AURA SAĞLIĞIMIZ
DERLEYEN: Selman GERÇEKSEVER
Sağlıklı
bir aura hayat doludur. Hayat ve canlılık dolu bir aura; zihin, beden ve ruh
sağlığının göstergesidir. Kazalar dışında, bozulmuş bir sağlık ( ya da kısaca
“sağlıksızlık”) yılların birikimi olan negatif düşüncelerin sonucudur. Bu
“karaltı” fizik beden belirginleşmeden önce, aurada kendini gösterir. Mantal ve
heyecansal etmenler sürekli olarak aurayı etkiler; kişinin, hayatı yaşayış
şekline göre aura bundan sağlık ya da sağlıksızlık yönünde etkilenir.
Auranın rengine, dokusuna, görünümüne, şekline
ve büyüklüğüne bakılarak; potansiyel durumda olan bir rahatsızlık (önceden)
fark edilebilir. Biz (ya da doktor) farkına varmadan çok önceleri hastalık
auramıza gelip yerleşmiştir bile. Bitkilerin yapraklarının kirlian
fotoğraflarında, hastalık ortaya çıkmadan önce, yaprağın aurasındaki renk
değişiklikleri görülebilmektedir.
Aura fotograflarında grimsi kahve renk saptanmış
hastalar kronik sağlık sorunlarını deneyimliyorlardı. Bu insanlar sağlıklarına
kavuştukça, sağlığın işaretleri olan renkler yeniden ortaya çıkıyordu. Grimsi
kahve renk migren rahatsızlığı çeken hastaların başlarının çevresindeki
auralarında da sık sık görülür. Migrende, baş çevresindeki gri renk daha yoğun
ve dokusu daha sıktır.
Uyuşturucu nitelikli kimyasallar (drugs) aurayı
daha başka şekilde etkiler: Bu maddeler auraya kaba bir görünüm vermekle kalmaz, ona
sağlıksız bir görünüm de kazandırır. Bunların
uzun süreli kullanımları ise aurada sürekli değişikliklere neden olur ki
bunlar, bedendeki tahribatı / hasarın auraya yansımasının belirtisidir. Kaslardaki
tahribatı auraya yansıması (aurada oluşan) “delikler”
şeklindedir. Kaslardaki tahribat bir şekilde tedavi edildikçe, auradaki “delikler” de ortadan kalkar. (1)
Eterik bedendeki kirli lekeler de sağlıksızlıkla
ilgili işaretler olarak değerlendirilir. Zamanında önlem alınmaz ya da fark
edilmezse, bu lekeler siyah ya da kahve renk donuk bölgeler şeklinde gelişme
gösterir. Bu arada, auranın içinden doğru gelen radyasyon sönükleşir ve
donuklaşır. Fizik bedene hemen hemen yapışık olan eterik bedenin işlevlerinden
biri de bizi sürekli olarak çevreleyen enerjileri almak, depolamak ve
yaymaktır. Hastalıklar sıksık bu enerji tükendiği zaman; yani, eterik beden bu
işlevini gerçekleştiremediği zaman ortaya çıkar. Bu nedenle, eterik bedene
zaman zaman “sağlık aurası” da denir.
Ağrı / sızı kendisini aurada çok farklı
şekillerde belli eder: Etkilenmiş olan bölge
boyunca eterik beden sanki katı bir siyahlık
olarak kendini beli eder. Kişi kendini iyi hissetmeye başlamadan önce sanki bir
mürekkep bulaşığı gibi ortaya çıkar. Örneğin, eğer göğsünüzü üşütmek
üzereyseniz, auranızın göğsünüze rastlayan kısmında böyle gri bir leke ortaya
çıkacaktır. Ama tam olarak üşütmüş iseniz, bu gri leke simsiyah olana kadar
koyulaşacaktır.
Acılı ağrılı durumlarda, sanki aura kendi içine
kapanır ve enerji yokluğu deneyimlenir. Örneğin, yoğun migren ağrılarında durum
böyledir. Migren geçtikten sonra aura normal şeklini alır. Kronik ağrılı vak’alarda
ise, ağrı çekildiği sürece aura sanki buruşturulmuş bir görünüme bürünür ve ağrının
nedeni olan bölgeye karşılık gelen aura bölgesinde belirgin bir siyahlık
olacaktır.

Aura şifada da kullanılablir. Yaygın kanıya göre pek çok spiritüel
ve manyetik şifacı şifa verirken aurasını kullanır. Avuçlarımızın içinde
şakralara benzer güçlü enerji merkezleri bulunur ki bu merkezlerden,
gerektiğinde gereksinimi olanlara enerji aktarabiliriz. Bir bakıma, manyetik
yöntemle şifa veren bir şifacı avuç içelrindeki bu merkezlerden iyileştirmeye
çalıştığı kimselere enerji aktarır. ABD’de yapılan bir araştırmada Ethel de
LOACH adlı şifacının elerinden şifa sırasında bu enerjinin aktığı kirlian
fotoğraf tekniği ile saptanmıştır. B şifacının, dinlenme durumunda iken
ellerinden yayılmakta olan mavi ışıma, şifa yaparken alev yanan turuncu bir
ışımaya dönüşüyordu.(2)
|
Uzaktan şifa yaparken de aura kullanılır. Kişi
hissiyatını ve düşüncelerini birleştirerek, kendi aurasının titreşimlerini
hedef kişinin aurasına önlendirir. Bu durumla ilgili olarak, Jack Wellman adlı
şifacı (“A Priest and the Paranormal” adlı kitabında) birisi için
şifa amacıyla uzaktan dua ederken, elleriyle o şahsın aurasını nasıl okşadığını
uzun uzun anlatır. Belirtildiğine göre bu şifacı her zaman aura görebilme
yeteneğine sahip değildir ama bir kimseye şifa verirken, o kimsenin aurasını
hissedebilmektedir.
Aura şifacılarının bir çoğu hastalarının auralarına doğrudan “iyileştirici düşünceler” göndererek uzaktan şifa yapmaya çalışırlar. Bu
çalışmalarında onlar bazen kendi auralarında belirli renkleri oluşturarak, bu
renkleri de karşı tarafa göndermeyi dener. Bu çalışmalarda tüm olup biten,
mantal ve spiritüel niteliklidir. Böyle bir çalışmanın uygulamaya dayalı
(deneysel) ayrıntıları; 1915 yılında Swami Panchadasi tarafından yayınlanan “The Human Aura” adlı eserde bulunabilir.
Yazar, kiatbının bir yerinde şöyle diyor: “…Heyecanlı
birini menekşe moru bir renk banyosuna zihinsel olarak sokarak, yorgun ve
yılgın birisini önce parlak kırmızı ardından da sarı renk banyolarına sokarak
iyileştirmeye çalışabilirsiniz…” Hasta, hangi renk banyosuna sokulursa
sokulsun, çalışma bitirilmeden önce, hasta mantal olarak beyaz renk içine
alınırsa, bu; hasta ve şifacı için kozmik enerji almak açısından yararlıdır.
Şifacılardan ayrı olarak hastaların da söz konusu renk banyosunu
(tercihan açık havada ve güneşte) yapmaları, yani; gözler kapalı durumda
gerekli olan bir rengi zihinde canlandırıp, bunu solurcasına ciğerlere
doldurmak. Bir renk soluma pratiğine başlamanın
beklide en iyi yolu; birkaç derin nefes eşliğinde rahat bir şekilde
gevşemektir. Bunun için gözlerinizi kapayın ve istediğiniz rengi solumaya
başlayın. Bu arada şifandırmaya niyetlendiğiniz organınızı da zihninizde
canlandırmaya ve onun giderek iyileştiğini görmeye çalışın. Sonuç alana kadar
bunu gün boyunca birkaç kez yineleyin.
“Rosicrucians” adlı uluslar arası kuruluşun bünyesinde yaygın
olarak uygulandığı bilinen “renk soluma pratiği” ne göre; duygusal sorunları /
takıntıları ve çevresine verdiği rahatsızlıkları bulunan birine bu konuda
yardım etmek için; o kimseyi pembe renkli koruyucu bir alan içinde zihninizde
canlandırmanız yetiyor. Daha da etkili
olmak için, bu çalışmayı yaparken düşüncelerinize sevginizi de ekeleyin. Eğer
hedef şahıs fiziksel olarak yıkıntı ve çöküntü halindeyse, aynı işlemi, onu
parlak ve turuncu renkte bir alan içinde zihninizde canlandırarak yapmaya
çalışınız.
Peki, burada işleyen mekanizma nedir, nasıl oluyor da “renk şifası”
ndan olumlu ve etkili sonuçlar alınıyor? Bilindiği gibi, vücudumuzun her bir
kısmı değişik bir renkle bağlantılıdır
ve her bir renk ayrı bir vibrasyon
demektir. Eğer vücudumuzun her hangi bir kısmı
sağlıklı değilse, o organla ilgili doğal rengin titreşimine uygun bir
renk titreşimiyle organa yönelirseniz, olumlu sonuçlar alabilirsiniz.
Renklerle şifada aurada doğal dengenin ve iyileştirmenin oluşumu
için gökkuşağının renklerinden yararlanılır. Çok eski zamanlardan beri de güneş
ışığının bu amaçla (şifacılar tarafından) kullanıldığını biliyoruz. Güneş ışığı
beyaz ışıktır. Hatta şifacılar aurada eksik gördüğü rengi tamamlamak için o
rengin takviyesini güneş ışığıyla birlikte yapar. Gök kuşağındaki renkler
içinde yeşil renk en doğal iyileştirici renk olarak bilinir ve kullanılır. Bierey
üzerinde rahatlatıcı ve huzur verici bir etkisi vardır; canlılığı artırır ve
sinir sistemini güçlendirir. Özellikle insan gözü için en rahatlatıcı renktir. En
yaygın renk olarak kullanılmasının nedenlerinden biri de budur zaten… Ama tüm
öteki renklerin de kendine özgü ayrıcalıklı etkileri olduğu unutulmamalıdır.
Yiyecek ve İçecekler…
Aurada yeterli miktarda bulunmayan renkler, o renklere karşılık
olan gıdaların tüketilmesiyle (auradaki) yerlerine konulabilir. Doğulu bir aşçı genellikle ilk dört şakranın
renklerine karşılık olan yiyecekleri bir öğünde bulundurmaya çalışır. Böyle bir
titizlikle hazırlanan bir öğünün sadece görünümü güzel değil, sindirimi de
kolaydır. Örneğin, kırmızı et ve dışı kırkızı olan tüm meyve ve sebzeler
“kırmızı yiyecekler” grubuna girer. “Turuncu yiyecekler” grubunda ise, portakal,
havuç, kabak ve mısır sayılabilir. Tereyağ, yumurta sarısı, greypfrut, kavun ve
öteki sarı renkli sebze ve meyveler “sarı gıdalar” dandır. Bu gruplamayı geri
kalan renklere de yaygınşlaştırabilirsiniz.
İçeceklere gelince, içeme suyunu, gereksinim duyduğunuz renk ile
şarj ederek renk şifasında kullanabilirsiniz. Örneğin, yapacağınız şifa için
hangi renk gerekli ise, o renkteki bir kaba suyu doldurun ve onu 4 saat kadar,
gün ışığı alacak şekilde pencere içinde bekletin (üzeri kapalı olarak
elbetteki). Bu şekilde, belli bir renk vibrasyonuyla şarj edilmiş suyu buz
dolabında saklayarak 2 hafta süreyle kullanabilirsiniz. Eğer aradığınız renkte
bir su kabınız yoksa, renkli bir cam parçasını, şeffaf su kabı ile gün ışığı
arasına yerleştirebilirsiniz. Bu şekilde renklerle şarj edilmiş sular içilerek ye de haricen tüketilebilir.


Görüldüğü gibi, her bir rengin, renklerle şifa çalışmalarında ayrı
bir yeri var ve bunların uygulama şekilleri; zihinde canlandırma, ışık
ışınları, içecek / yiyecek ve hatta değerli taşlarla olabilmektedir. Renklerin aura
sağlığı üzerindeki etkilerini aşağıdaki şekilde özetle verebiliriz:
Kırmızı:
Kırmızı renk uyarıcı etkisinden dolayı, adrenalin salgılanmasına neden
olur ve kan deveranını hızlandırır. Bundan dolayı tek başına ve doğrudan
doğruya kullanılmamalı; hemen ardından mavi ya da yeşil devreye sokulmalıdır. İnsanların
kırmızı ışıkla sature oldukları zaman kas güçlerinin %50 arttığı laboratuar
testleriyle saptanmıştır. Bu, kırmızı rengin canlılığı artıcı etkisinden
dolayıdır.(4)
Turuncu:
Bireyde güven duygusunu artırıcı, kendisini iyi hissettirici,
pankreası ve akciğerleri güçlendirici etkiye sahip olan turuncu rengin bronşit,
astım ve soğuk algınlıklarına da iyi geldiğini biliyoruz.
Sarı:

Yeşil:
Şifa ve armoni rengi olmasından dolayı, yeşil renk doğal bir
toniktir. Yeşil, gerilimi azaltır ve hipofiz guddesini uyarır. Sert olmayan
yeşil ışık baş ağrılarına iyi gelir. Kadim zamanlardan beri yeşil renk
verimlilik rengi olarak bilinegelmiştir.
Mavi:
Mavi rengin antiseptik ve dokuları / damarları büzücü etkileri
vardır. Serinlik veren etkisinden dolayı, renklerle şifa çalışmalarında hastaya
huzur vermede ve sakinleştirmede kullanılagelmiştir. Mavi aynı zamanda gırtlak
şakrasının rengi olduğu için; soğuk algınlıklarında, ses kısıklıklarında ve
guatrda kullanılır. Ayrıca; romatizma, kesikler, yanıklar için de
önerilmektedir.
İndigo (Çivit mavi):
Çivit mavisi rengin “serinletici” etkisi vardır. Fiziksel,
duygusal ve ruhsal sorunlarda etkilidir. Kanamayı azaltır ve genellikle de;
kulak, göz ve burun rahatsızlıklarında şifacılar tarafından baş vurulan bir
renktir.
Viyole (menekşe moru):
En üst düzeylerde iş görür, stresli durumlarda etkilidir. Akıl
rahatsızlıklarında, gözlerle ilgili sorunlarda ve uykusuzlukta yarar sağladığı
görülmüştür.
Renklerin etkileri konusunda verdiğimiz bu özet bilgilerin yanı
sıra şunları da eklemekte yarar görüyoruz: Renkler kadar, kişinin pozitif
durumu da önemlidir. Bildiğiniz gibi, kişinin içinde bulunduğu psikolojik durum
hemen aurasına yansır. Burum böyle olduğuna göre, olumlu düşüncelerin ve
pozitif hissiyatın aura ve sağlık üzerindeki etkisi elbetteki yapıcı yönde
olacaktır. Negatif düşünce ve hissiyatlar ise tam ters yönde aurayı ve sağlığı
etkileyeceği aşikardır.

Zaman zaman aura enerjilerinizin zayıfladığı olasıdır. Bunun
çeşitli nedenlerinden bazıları; stres, aşırı yorgunluk, sağlığın bozulması ya
da çevrenizden birilerinin sizden enerji hortumlamaları” (dramalar…). Aura
enerjilerinizin şu ya da bu şekilde azaldığını ya da doğrudan doğruya bir aura
korunma gereksinimi hissederseniz, hemen uygulayabileceğiniz bir yöntem şudur:
Her iki elinizin baş ve işaret parmaklarınızdan birer halka
oluşturun ve bu halkaları iç içe geçirin. Kendinizi bembeyaz bir ışıkla sarılı
olarak tasavvur edin. Birkaç dakika içinde kendinizi daha canlı ve enerjetik
hissedeceksiniz. Eğer her gün karşı karşıya gelmek durumunda olduğunuz kişi ya
da kişiler (partneriniz, patronunuz vb.) sizin enerji yitirmenize neden
oluyorlarsa, bu yöntemi her gün yinelemeniz yerinde olur.
Sadece zararlı stresten korunmak için vücudunuzu tepeden tırnağa
güzel bir gök kuşağına sarılmış olarak tasavvur edebilirsiniz. Bu gökkuşağı
koruma sadece stresi sizden atamakla kalmayacak, aynı zamanda size enerji vereceği gibi, sizi çevrenizde
daha sevilir bir kişi haline getirecektir. (5)
Başka bir yöntem de, doğrudan doğruya ve sadece kendinizi tertemiz
ve bembeyaz bir ışığın içinde tasavvur etmektir. Bu korumaya “koruyucu aura” da
denir. Bu koruma size yönelik olumsuz her şeyi yansıtarak uzaklaştıracaktır. Bu
beyaz ışığı, bir bakıma “spiritüel bir zırh” gibi olası olumsuz durumlara karşı
kuşanabilirsiniz.
Elbette korunma, tedaviden daha iyi ve akıllıca bir tutumdur. Sağlığınızla
ilgili herhangi bir olumsuzluk sezinlerseniz, bu bir olasılık olsa bile
yukarıdaki yöntemlerden birini devreye sokmakta tereddüt etmeyin. Unutmayın ki,
eğer bedeninize iyi bakarsanız, o da size bakacaktır ve bunun yararlı sonuçları
hemen auranıza da yansıyacaktır.
…………………….
(1) AURA READING for
Beginners, Richard Webster
(2) ESP: The Sixth
Sense, Brian Ward
(3) COLOR AND
CRYSTALS, Joy Gardner
(4) COLOR AND
PERSONALITY, Audrey Kargere
(5) THE ANCIENT ART
OR COLOR THERAPHY, Linda A. Clark