Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

28 Şubat 2011 Pazartesi

BİLGİYİ BİLGİ İLE SINAMAK...


BİLGİYİ BİLGİ İLE SINAMAK…
DERLEYEN: Selman Gerçeksever

      Sonsuz tekamül yolculuğu içinde, değişik tekamül realitelerinde bulunan varlıklar; içinde bulundukları realitenin hakkını verebilmek cehdi içinde, doğal olarak kendi realitesinin savunucusu durumundadırlar. Söz konusu savunmanın gereği olarak, varlık varlığı sürekli olarak kendi düzeyine çekme eğimi içindedir. Böyle bir çekim, epröv yaratmak ve halet yaşatarak bilgiyi deneyimlemek/deneyimletmek esneklik ve uyumu artırmak açısından yararlıdır. Ancak, nefsani tutumlar içinde, bir bireyin; kafasındaki sahte/yapay hedefleri paylaşacak ortaklar araması ve hatta ne pahasına olursa olsun, gelişim hızını azaltıcı sonuçlar doğuracaktır.

      Oysa ki, makbul olan; karşımızdakilerin / çevremizdekilerin realitelerine uygun kavram ve örnekleri kullanarak, yeni bilgileri aktarmaktır. Bu bakımdan çevremizdeki realite mensuplarının sahte hedefleriyle ilgili empozisyonlarına ve özendirmelerine, hatta koşullandırmalarına karşı da uyanık bulunmak durumundayız… Arıca unutmamak gerekir ki; her varlık, kendi yönünü kendi belirlemek durumundadır.  

      Varlık her realitede, o relitenin bilgi düzeyi ile muhataptır. Kaçınılmaz bir sorumluluk getiren bu muhatabiyet, o realitede bulunmanın ve bir üst realiteye yönelmenin gereğidir. Ancak, bir üst realiteye yönelebilmek için, içinde bulunulan realitenin bilgisinin özümlenmesi ve kullanılabilir hale getirilmesi şarttır. Bunun  olması için de, muhatap olunan bilgiye sadakat şarttır. Bir bakıma, ‘bilginin kaynağına teslimiyet’ demek olan bu sadakat; aynı zamanda bilgiyi özümlemenin ve  eski realitenin özü ile, yeni realiteyi bağdaştırmanın gereği olan uygulamayı  da kolaylaştırır. Dolayısıyla muhatap olunan bilgiyi anlamaya çalışmak, uygulamak ve özümlemek  yerine; beşeri zan ve kuşkularla bilgiyi sınamaya kalkmak, bireye zaman kaybından başka bir yarar sağlamayacağı gibi, yukarıda sözünü ettiğimiz sadakatin de tersine hareket etmiş olma kusurunu beraberinde getirir. Bilgiyi anlama ve idrak etme cehdi çerçevesinde sınamak elbetteki yararlıdır. Ancak, bu sınamanın makbul ve bilgiye sadakati zedelemeyecek tarzda olanı, bilgiyi bilgi ile sınamaktır.

      Bilgiyi bilgi ile sınamak; aynı zamanda, bilgiyi bilgi ile açmaya çalışmaktır ki; destekleyici ve ilerletici bilgi ile muhatabiyetin gereği de budur. Bilgi enerjisinin fizikte somutlaştırılmasının ; yani, bilginin kendisini bir zeminde inşa etmesinin ön koşulu da budur. Görülüyor ki, esas olan; bilginin tesirini almaktır ki, bunun yollarından biri de, bilgiyi bilgi ile sınamaktır, ona kuşku ile bakmak değil…Bu şekilde birey, bilginin kendini açmasına ve kendini belli bir zeminde inşa etmesine fırsat vermiş olur.

      Yukarıda sözünü ettiğimiz, belli bir realitede bulunmanın kaçınılmaz gereği olan, o realitenin bilgisi ile muhatabiyetin getirdiği zorunluluk; ona bakmak değil, onu idraklenme cehdi içinde özümsemektir. Genel anlamda, bir şeye bakılabilir ama esas olan, onu (yani, baktığın şeyi) görmektir; ama daha da iyisi, gördüğünü anlamaktır. Hatta, anladığını idrak edip, öteki varlıklarla (ilgilenenlerle, durumu / kapasitesi uygun olanlarla) paylaşmaktır. Burada ‘görmek’, bilginin içeriğini kavramak, anlamak ve idraklenme cehdi içinde onu özümlemektir. Başka bir deyişle; bilgiye (ışığa) bakmakla yetinmeyip, onun içeriğini görmek, titreşimini fark etmek, sindirmek ve hatta çevreye yansıtmaktır makbul olan.

      Esasen içsel gelişimin, yardımlaşma ve dayanışmanın gereği olarak, bireyden beklenen de budur. Ayrıca, unutmayalım ki, bir üst düzeyin bilgisine kavuşmanın, ona liyakat oluşturmanın gereği de budur. Yani, Yukarı’ya olan güven ve teslimiyet hissiyatı içinde, idraklenme cehdini sürekli kılmak… Bu uygulamayı yaptığımız tekamül ortamında geçerli olan zaman-mekan koşulları bizlere yüklenmiş ağırlıklar değildir. Zaten böyle olmuş olsa bile, bu koşulların çoğu bizden dolayıdır; yani, gereken zaman ve yerde, gereken sadeleşmeyi gerçekleştirememek…     
                                                                     -  o  O  o  -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder