BİLMEDİKLERİMİZİN ÇOKLUĞU ve YAŞAMIN AMACI
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
Yaratılmış olup da gelişmemek ve değişmemek söz konusu olamaz, değildir de. Bilmek ve bilgelik; gelişip, idraklenip, şuurlanmakla olanaklı olduğuna göre, şimdiye değin bilmediklerimizi öğrenerek içinde bulunduğumuz düzeye gelmişiz. Gelişmek ve şuurlanmak sınırsız olduğu için de daha öğreneceğimiz sınırsız anlamında pek çok şey var demektir. Gelişmeye muhtaç varlıklar olarak, ne kadar gelişirsek gelişelim, önümüzde bilmediğimiz(bizler için “gayb” olan) sınırsız bilinmezlikler olacaktır. Bu nedenle; haddi, edebi ve âdabı elden bırakmayarak, bildiğimiz her şeyin hep “şimdilik” olduğunu akıldan çıkarmayalım, her şeyi bildiğimiz, her şeyin en doğrusunu bildiğimiz zannına ve yanılgısına aman düşmeyelim. Afrika atalar sözlerinden birinde bu durum çok güzel vurgulanmıştır; “Bilge kişi her şeyi bilmez. Sâdece kendinden habersiz alıklar her şeyi bilir.”
Kendinden habersizlik gerçekten alıklıktır. Çünkü yaşamın amacı kendimiz bilmektir(*). Kendimizi tanımak, gerçek doğamızın ne olduğunu hiç değilse sezinlemek ve o yüceliği duyumsamaya başlamak için yeniden yeniden doğuşlar silsilesi içinde dünyaya ve daha geniş anlamda maddesel gelişim ortamlarına “gelip gidiyoruz”. Çünkü insanın gerçeği kendini bilmektir(**). Kendini bilmek, söylemesi çok kolay ama böyle bir bilgiye ve bilgeliğe kavuşulması pek çok bedenli yaşam gerektirecek kadar zordur. Kendini bilme duyarlılığı içinde idraklenerek şuurlanmak, kişiyi yukarıdaki atalar sözünde vurgulanan “alıklık”tan kurtarır, bilgeliğe yöneltir.
Kendinin, kendinin esâsen ruh varlığı olduğunun farkında olmayan bir kimse, gelişim yönünde, bir bakıma gözleri bağlı olarak ilerlemeye çalıştığı ve sanki sâdece bir bedenden ibaretmiş gibi yaşadığı için çevresindeki gelişim olanaklarından sâdece nefsinin çıkarları için ve nefsinin isteklerini “doyurmak” için yaşar ki bu faziletli ve insanın gerçek doğasına uygun bir yaşam değildir. Bu beşerî yanılgıdan kurtulmak, kitabi bilgilerle, fakülteler/üniversiteler bitirmekle, mastır ve doktora yapmakla da olası değildir; bunların hepsi gelişim için araçtır. Öğrenimle ilgili etkinlikler sırasında neyi, nasıl ve ne için yaptığımız önemlidir. Pek çok “okumuş” kimsenin ne kadar üzüntü verici kusurlar sergilediklerini görüyoruz. Bu talihsizliği dikkatlere sunan en güzel özdeyişlerden biri büyük bilge Yunus Emre’ye âittir; “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.”
Tüm bunlar gösteriyor ki; kendinden habersiz, kendi kendinin cahili olan bireyin erdemlerle, yüksek insanî değerlerle bağdaşmayan kusurları sergilemesi her an olasıdır. Kendinden habersiz, bencil kişinin kendine, ailesine ve çevresine yararı çok azdır, hattâ yararı yok, zararı çoktur. Bu anlamda kendini bilmezliğin çeşitli düzeylerdeki olumsuz tezahürlerini günlük yaşamda gözlemliyoruz ve bunları kınamakla kalmıyor, ibretlik dersler de çıkarmaya çalışıyoruz. Esâsen toplumsal(maşeri) yaşamın bireye sağladığı yararlardan biri de budur. Toplumsal yaşam kendini bilmek, bilgilenmek ve edeplenmek için verimli bir gelişim ve deneyim ortamıdır.
Bilmediklerimizin, öğrenmemiz gerekenlerin çokluğunun da ötesinde sınırsızlığı söz konusu olduğunda, sadece insan varlığının kendisi, (ruh varlığı olarak) okunup öğrenilmesi gereken devâsa bir temel kitaptır. Esâsen insan, bilebildiğimiz üç en temel kitaptan biri olup, öteki ikisi de evren ve Kur’andır. Bunların içerdiği bilgi külliyatı sonsuz ve sınırsızdır. Bu nedenle, satırlarımızın başında “Bilmediklerimiz, ebedîyen hep olacaktır...” şeklinde bir cümle kurmuştuk. Bu üç dev temel kitaptan
Kur’an öteki ikisini çözümlememiz ve anlamlandırmamız için temel rehber eserdir. Kendini bilme duyarlılığı içinde bu üç temel eseri kıyısından köşesinden okuyup öğrendikçe, ne kadar az şeyi bildiğimizin, öğrenmemiz gereken ne kadar çok şeyin önümüzde durduğunun ve kısaca cahilliğimizin farkına varıyoruz.
Şu kısacık dünya yaşamın sonlarına doğru bile, öğrenmemiz gereken pek çok şeyin olduğunu anlayabiliyoruz. Öğretisi ve öngörüleri yüzyıllar öncesinden günümüze bile ışık tutan bilge İmam-ı Âzam, “Bilmediklerimi ayaklarımın altına alsaydım, başım göğe ererdi...” demişti. Ne yazıktır ki bu değerli bilge ve zamanının en büyük İslam düşünürü insan, zamanının kendini bilmez alık cahilleri tarafından öldürülmüştü. Cehalet, beşerin ve beşeriyetin en büyük düşmanıdır.
..........................................................
(*) YAŞAMIN AMACI KENDİNİ BİLMEK, Ergün Arıkdal, Ruh ve Madde Yayınları
(**) İNSANIN GERÇEĞİ KENDİNİ BİLMEK, P.D.Ouspensky