İDRAKLENMEK İÇİN YÜZLERCE ENKARNASYON
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
İdrak, evrendeki sınırsız madde sistemlerini birbirine bağlayan bir
kudrettir. Bu kudretin kaynağı evren dışındadır. Maddeler arasındaki ilişkiler
bu kudret sâyesinde kurulur ve yürütülür. İdrak kudretinin varlıkta ortaya
çıkışı varlığın ilk oluşum aşamasında başlar: Birer yüksek titreşimli enerji
bileşiminden ibâret olan varlığın ortaya çıkması demek, idrak kudretinin en
ilkel şekli olan iç güdülerin, belirtilen titreşimi yüksek/süptil enerji
bileşimlerinde tezâhür etmeye başlaması demektir. Bir evren varlığının ortaya
çıktığı andan başlayarak, Aslî Tesir’lerin yerini tâli tesirlerin aldığını
biliyoruz. Bunlar evrendeki önceki gelişmiş varlıklardan gelen yardım tesirleridir.
Burada, madde sistemlerini bir araya toplayan ve bir bakıma, varlığın “mayası”
da olan idrak kudreti de devrededir. Varlığın ilk oluşum aşamasında, bildiğimiz
hidrojen öncesi hidrojen atomunun(hidrojen nüvesinin) enerjileri öyle bir
gelişim aşamasına gelmiş olurlar ki, tâli tesirlerin de yardımıyla ruhlar idrak
kudretinin basit hâli olan içgüdüleri maddenin bu aşamasında kullanmaya
başlarlar. Madde sistemlerini birbirine bağlayan kudret olan idrak, varlığın da
mayasıdır. Evrende ilk ortaya çıkan varlık, ilk ânından başlayarak öteki daha
basit madde bileşimlerini, kendisinde bulunan idrak mayasının yavaş
yavaş(tedrîcen) gelişimiyle uyumlu olarak birbirine bağlamakta ve yeni yeni
madde bileşimleri oluşturmaktadır(1).
Bilgi uygulanmadıkça idrakine
varılmaz, yâni varlığın öz malı niteliği kazanmaz. Uygulamadan geçmemiş, hâleti
yaşanmamış bilgi “yük” nitelikli enformasyondur. Bu yükü taşıyabilir ve
başkalarıyla paylaşabilirsiniz ama “yük” sizin öz malınız değildir; varlığın
kendi öz malı olan öz bilgilerinin alt yapısını oluşturmaz(2). Bu nedenle, tüm
kutsal metinlerde ve ezoterizmde “amel”in önemi vurgulanmıştır(3).
“İdrak, varlıkta meydana gelen
bilgi birikiminin bir çeşididir. Her birikim aksiyon halinde, yani idrak halinde
tezahür etmez. İdrakli olabilmek için ille de derin düşünüş halinden aktif
düşünüş haline geçmek gerekir. Derin düşünüş hali, şuuraltınızla beraber tüm
insani şuurunuzun birlikte çalışmasıdır. Aktif düşünüşünüz ise, tamamen
şuurunuzun yüzeyinde cereyan eden bir düşünüş şeklidir. İşte idrakli hareket
edebilmek, derin düşünüş halinden cevheri nitelikteki bilgileri aktif düşünce
alanına ulaştırmaktır. Bu sizin ölçülü hareket etmenizi sağlayacak bir
mekanizmadır.” SADIKLAR PLANI Tebliğleri, Celse: 55 (Kademe: 6 Tarih: 30. 12.
1964)
Gelişimin hemen hemen esâsı olan
şuurlanmak sürekli değil, idrak birikimleri sonucu oluşan makbul bir durumdur.
Dolayısıyla belli miktarda idrak edilmiş görgü ve deneyim birikimleri sonucunda
şuur hamleleri yapmak söz konusudur. Şuur hamleleri yapabilmek bizler için
önemliyse, gelişim yolumuzda ilerlerken, önceki realitemizle ilgili araç gereci
kullandıktan sonra, onlarla özdeşleşip zamanında terk edememişsek, ilerlememiz
zor olacaktır. “Yük” ne kadar hafif ise, yürüyüş o kadar kolay olur. Gelişimde
sâdeleşmek, sâde olarak yaşamak, şuurlanmada başarının ve insanlaşmanın önemli
koşullarından biridir. Sâdeleşmek, (bizler için çok önemli olan bilgiler de
dâhil) elimizdeki her şeyin yenilenmesidir. Bunun için, öncekilerin, özleri alınıp
zamanında bırakılmış olmaları gerekir. Bunlar, idraklenmenin, dolayısıyla da
idraklenmeyle gelen şuurlanmanın önündeki engellerdir.
Ruh varlığının öz bilgilerinin alt
yapısını oluşturan görgü ve deneyim birikimi; gelişip şuurlanmanın da gereği
olan, kendini tanıma duyarlılığı içinde idraklenme cehtinin bir ürünüdür.
İdraklenme cehtini ve dolayısıyla görgü ve deneyim birikimini başarıyla
sürdürmek için bilgi gereklidir ama tek başına bilgi yeterli değildir. “Doğru
olan”a göre hareket etmek ve uygulama yapmak ister. Burada “doğru
olan”, bireyden bireye göre değişir ama her realitenin bir doğrusu
vardır ve birey kendi realitesinin gereği olan doğrusunu uygulamak
durumundadır; bu doğrunun (bir üst realiteye göre yanlış da olsa) uygulamasını
yapmalıdır. Çünkü birey ancak, yanlış da olsa; kendi doğrularını uygulaya
uygulaya kusurunu anlar ve bir üst realitenin doğrusuna aday olur. Uygulama
yapmadan; sağlıklı gözlemlerle(4), iyi bir empati ile, ve de olup bitenlerden
ibretlik dersler çıkararak bu başarıya ulaşmak da olanaklıdır ama bunu
yapanımız çok azdır. Otomatik gelişim düzeyinin yarı idraklileri(5) olarak
genellikle; tüm uyarılara, öğütlere ve bilgilere karşın önce olmaması gerekeni
deneyimleriz. Belkide “gelişim açısından olmaması gereken” her ne
ise bunu öğrenmenin ve idrak etmenin en iyi yolu, önce olmaması gerekeni
deneyimlemektir. Ancak, varlık idraklenip şuurlandıkça; bir şeyleri idrak etmek
için olmaması gerekeni deneyimlemelerin sayısı giderek azalır ve giderek
gelişim açısından gerçekten ne/nasıl yapması gerektiği konusunda fehim ve
feraseti artar ki bu da idraklenmeyle gelen şuurlanma arttıkça gelişimin
ivmesinin artılığının işaretlerinden birisidir.
.......................................
(1) İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf.
116,117.
(2) “öz bilgiler” kavramı için bkz. İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 112 ve
devamı, 128 ve devamı.
(3) KUR’AN’ da “amel”
kavramı; NİSA 124 - YUNUS 26 - KEHF 110 - MÂİDE 9- HAC 50 - YUNUS 9 - BAKARA
217- KEHF 49.
(4) SADIKLAR PLANI TEBLİĞLERİ, sayfalar 62,262.
(5) İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, sayfalar; 3,50,58,60,77,101,180,197.