Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

8 Ağustos 2011 Pazartesi

HEP BİRLİKTE DÜŞÜNELİM

HEP BİRLİKTE DÜŞÜNELİM
Selman GERÇEKSEVER

       Kur’an ve hadislere göre; ilme sırt çeviren bir din gerçek olmayacağı gibi, ilimsiz bir uygarlık da kurulamaz; kurulmuş olsa bile, o uygarlığı ilimsiz geliştirmek ve yaşatmak olası değildir. İlim ise okumaya, incelemeye ve araştırmaya dayanır. Esasen, “Kur’an” adı da; “okumak ve bilgileri bir arada toplamak” anlamında bir sözcüktür.

      Kur’an’a göre, okunup araştırılması gereken iki tür ayet(ı) vardır: Bunlar; Kur’an’daki ayetler ile, onun dışındaki “varlık ayetleri”dir. Bunlardan birinciler; okuyup düşünmek; ötekiler de, araştırma ile öğrenip anlamak içindir. Her iki tür ayet de bireyi; Allah’ın varlığı, birlik ve yüceliğine götürür. Bu bağlamdaki ayetlerden birkaçını şöylece sıralayabiliriz:
& “Kuşkusuz, göklerde ve yerde, inananlar için, gerçekten ayetler vardır.” – Casiye 45/3-6
&  “Allah’ın sizi yaratmasında ve yeryüzünde üretip yaymakta olduğu her canlıda da, sağlam bilgi edinecek bir topluluk için ayetler vardır.” – Casiye 45/3-6
&  “Gece ile gündüzün peşi sıra değişmesinde, Allah’ın gökten rızık indirip, onunla yere, ölümünden sonra can vermesinde, rüzgarları evirip çevirmesinde de, aklını kullanan topluluklar için gene ayetler vardır.” – Casiye 45/3-6
&  “Deki; göklerde ve yerde neler var, bakıp araştırın. Fakat inanmayan bir topluma ayetler ve uyarılar yarar sağlamaz.” – Yunus 10/101
&  “Deveye bakıp(2), incelemiyorlar mı, o nasıl yaratılmıştır?
       Göğe bakıp, araştırmazlar mı, o nasıl yükseltilmiştir?
       O dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmiştir onlar?
       O yere bakıp, incelemezler mi, o nasıl yayılıp, döşen-
       miştir?” – Gaşiye 88/ 17-20
      Bu duruma göre, besbelli ki¸ yerdeki ve göklerdeki her türlü şey ‘ayet’ niteliklidir  ve bunlar, yani ‘herşey’ üzerinde düşünülmesi (tefekkür edilmesi) yine Kur’an ayetiyle sâbittir:
& “Üstlerindeki göğe   bakıp, görmezler mi? Onu nasıl bina ettik ve nasıl onu donattık. Yere de bakıp, incelemiyorlar mı? Onu yayıp, döşedik, ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden bitkiler bitirdik. Biz tüm bunları, bize yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona ders vermek için yaptık.” – Kaf 50/6-8
&  “Onlar önlerinde ve arkalarında bulunan göğü ve yeri görmüyorlar ? Kuşkusuz bunda, Rabb’ine yönelen her kul için elbet bir ders vardır. – Sebe 34/9

      Sâdece görünenin bilinmesi, Kur’an’a göre bir eksikliktir ve ilimle bütünleşmek için yeterli değildir. Şimdi burada bizim konumuz olan İNSAN ele alındığında, onun sadece fiziği ve beş duyusu ile ilgilenmek ve bunlarla yetinmek, insanı tanımlarken sâdece bu çerçeveyle sınırlı kalmak elbetteki bir eksikliktir. İnsanın sâdece psikolojisiyle sınırlı kalmak, parapsikolojiyi görmemezlikten gelmek bir eksikliktir. Sâdece biyolojiyle sınırlı kalmak, meta-biyolojiyi reddetmek bir eksikliktir. Hele bunca araştırma, deney ve deneyimden sonra, sâdece görünenle (yani, beş duyunun ve onların uzantısı olan bazı fiziksel araç-gerecin verilerinin sunduğu bilgilerle) yetinmek, sâdece bunları bilmek ve sâdece bunlarla insanı tanımlamaya ve anlamaya çalışmak bir eksikliktir. Sâdece görüneni bilmek, yarm / noksan bilmektir. Sâdece görüneni bilmedeki eksiklik Kur’an tarafından şöyle dile getirilir: “Onlar dünya hayatından, sadece görüneni biliyorlar. Öteki hayat hakkında ise onlar tamamen bilgisizdirler.” – Rum 30/7   Dünya beşerini okumaya, düşünmeye ve araştırmaya yönlendiren ayetlerde çokça kullanılan ‘nazar’ ve ‘görme’ fiilleri de bildiğimiz anlamlarının ötesindeki anlamlara sâhiptir: Örneğin, ‘nazar’ sadece bakmak olmayıp; düşünmek, gözlem ve araştırma gibi anlamlar da ifade eder. Arapça’da “ru’ye” demek olan ‘görmek’ ise araştırma ve incelemeden sonra, ulaşılan sonuçtur ve bilmek anlamına da gelir.

      Buna göre şu ayetleri dikkatlice okuyalım:
&  Yeryüzüne bir bakmazlarmı ki, orada biz her güzel çiftten nice bitkiler bitirdik.” – Şu’ara 27/6
&  “Her şeyden de bir çift yarattık; olur ki, düşünüp, öğüt ve bilgi alırsınız.” – Zariyat 51/47-49
Burada özellikle ikinci ayette geçen, “öğüt ve bilgiler”e ulaşmak için düşünme gerekir. Düşünme de sadece düşünce olarak kalmamalıdır. Düşünce bireyi, araştırma ve öğrenmeye yöneltmelidir. Düşünme, dünya beşerini öteki canlılardan ayıran aklın çalışmasıdır ve Kur’an’da insan; bedensel tembelliğinden çok, aklını kullanıp düşünmemekten (yani, tefekkür bağlamında gösterdiği  tembellikten) ötürü uyarılmıştır. Böyle kulluk, İslam’da makbul olmayan kulluk ve dindarlıktır.

      Birey  ancak, ilim yoluyla; hem kendi bünyesi içindeki ve hem de kendi dışındaki âlemde kendini hayrete düşürecek ayetleri; varlıkların işleyiş yasalarını ve yaratılıştaki o kusursuzluğu tanıyacaktır. Bu kusursuzluğun bir kısmı elektronik cihazlarla tanınabiliyorsa da, bu kusursuzluğun elektronik cihazlarla tanınamayan kısımları da vardır ki, onlarda; (parapsikolojinin elinde olmak üzere) psikotronik cihazlarla tanınmaktadır ama, gerek insanın gerekse insanın (enkarne varlığın) dışında öyle süptil(ince, titreşimi yüksek) kusursuzluklar vardır ki, onlar da ancak medyom yetenekli insanlar aracılığıyla tanınır. İşte burada gerek psikotronik cinazlarla, gerekse medyomlarla yapılan metapsişik araştırmalar sadece görünenle yetinmemek , görünenin ötesine de yönelmektir ki, en büyük vahiy olan Ku’an’ın da bize önerdiği budur. Ancak o zaman birey, “Ey Rabb’imiz, sen bunları boş yere yaratmadın.” ayetinde (Al-i İmran 3/191) anlamını bulan idrake ulaşacak ve ‘insan’ olma yolunda bir adım daha atmış olacaktır...

      Tüm bunlardan anlaşılıyor ki; her iki tür ayeti de (Kur’an ayetlerini ve doğa ayetlerini) inceleyip, akıl erdirme ve açıklama cehdi  sergilemeye çalışanlar tezahürat hakkında sonuçta aynı noktaya gelirler. Yani, din ile bilimin, psikoloji ile parapsikolojinin, fizik ile metafiziğin, psişik ile metapsişiğin ‘bir’liğini, herşeydeki ‘bir’liği sezinlemekte  gecikmezler. Bu ‘bir’lik zaten var olan ‘varlıksal birlik’tir. Esasen, ruh ve maddenin ayrılığı değil, birliği sözkonusudur. Esas olan ruhtur; madde (örneğin, fizik beden) ruhun tezahürlerinden sâdece biridir. Ancak, değişik şuur düzeylerindeki insanlar bu gerçeği ya temelden / peşinen reddeder, ya değişik değişik, ya da kısmen açıklarlar. Kuşkusuz, her şeyin en doğrusunu ALLAH bilir ama bunda en başarılı açıklama, küresel / çok yönlü yaklaşımdır: Çok okumak, çok düşünmek, incelemek ve araştırmak, en acayip durumlara / konulara bile ön yargısız yaklaşmak olacaktır / olmaktadır: Ayetleri, görünen ve görünmeyen (fizik ve fizik ötesi) yanlarıyla ele almak... Ayetleri çok yönlü araştırmak, bireye bu olanağı / başarıyı getirecek ve Kur’an’ın şu ayetindeki ‘âlim’ niteliğini kazandıracaktır bireye: “O’nun ayetlerinden biri de; gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olmasıdır. Kuşkusuz, bunlarda âlimler için alınacak dersler vardır.”  
      Besbelli ki, dünya insanı ‘âlim’ nitelikli akıllı kişi (ya da makbul ‘dindar’) olmaya özendiriliyor. Tüm bu aktardığımız Kur’an ayetlerinde geçen  akıllı kişi olmanın gereği; kendinden başlayarak yani; kendini önce tanıyarak sonra; yeri, onun üzerindeki canlıları, sonra göğü / gökleri, oralarda da yaşayan canlıları (yani, dünya dışı canlılık ve evrenlerdeki zeki hayat konularını, hatta) arş, kürsi ve bunların niteliklerini bilmektir. 

Gerçek anlamda “bilimsel zihniyet” her türden olasılığa ve yeniliğe açık zihniyettir ve hepsini birlikte aklının erdiği, koşulların ve olanakların elverdiği oranda öğrenmeye çalışan zihniyettir. Bizlerde olabildiğince böyle bir titizlik ve sorumluluk içinde, bu incelemelerimizden / öğrendiklerimizden; parapsikoloji, metapsişik, varlıksal yapımız, içsel gelişim ve bu kavramlarla  ilgili konuları web sitemizde sizlerle paylaşıyoruz.

      Gerek fizik, kimya, bijoloji (F-K-B), astronomi, gerek parapsikoloji ve metapsişik, gerekse dinsel açıdan; nasıl yaklaşırsak yaklaşalım, parapsikoloji ve metapsişik konuların kapsamına giren görünmeyen ama asıl olan yapımız ve işlevimiz olanca heybetiyle ve yakın geleceğin en büyük bilim dallarından biri olarak ufkumuzda giderek büyümektedir. İnsan konusunun, en büyük vahiy olan Kur’an-ı Kerim’de de en çok yinelenen, dikkat çekilen ve üzerinde düşünülüp araştırlması önerilen bir alan olarak yeralması bize ayrı bir güç ve kapsam kazandırmaktadır.





........................................
(1)       AYET, bir şeyin varlığını ve niteliklerini ortaya koyan başka birşey demektir. (UZAY AYETLERİ TEFSİRİ, Doc.Dr.Celal YENİÇERİ)
(2)       Kureyş asıllı ünlü müfessir filozof FAHRUDDİN er-RAZİ o zamanki Araplar’ın durumunu
şöyle anlatır: “Arap, çoğunlukla devesi üzerinde gezer. Düşünceye daldığı zaman, gözüne ilk takılan, bindiği devesidir; ve o hayvanı garip bir yaratılışta bulur... Başını kaldırıp, yukarı bakınca da, gökten başka birşey göremez. Sağına soluna bakar, dağları tepeleri görür, aşağı bakınca da yeri...” Arab’ın bu durumunu ondan ve herkesten daha iyi bilen ALLAH, böyle bir ortamda ona işte bu şekilde (Gaşiye 88/17-20’deki gibi) seslenmiştir. Kuşkusuz bu ilahi sesleniş o Arap’ın şahsında, tüm dünya beşerinedir...
NOT: Ayetteki ‘deve’ sözcüğü olan (Arapça’daki) ‘ibil’in, ‘bulut’ anlamıda bulunmaktadır. Bazı müfessirler ‘ibil’i, ‘bulut’ anlamıyla alarak; insanın önce bulutları, sonra da bulutların ötelerini (gökleri, uzayı...) düşünmesi gerektiğini yazmışlardır. Her iki yaklaşımda da esas olan; bireyi, düşünmeye ve araştırmaya yönlendirmek olduğu açaktır.





    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder