BİR VİRÜSÜN VARLIK ÂLEMİNDE
BELİRİŞİ, GELİŞİMİ VE GELİŞİME KATKISI
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
Yaratılmış olup da gelişip değişmemek söz konusu değil.
Madde, bağlı olduğu ruha hizmet ederek gelişir, değişir, süptilleşir ve değer
kazanır. Ebedî olan bu gelişim olgusu maddenin amorf hâlinden başlar. Amorf(“madde
öncesi madde”), maddenin hareketsiz ve şekilsiz durumudur ama kedisine
yönelik bir tesire tepki verme gizli gücüne(potansiyeline) sahiptir. Amorf maddenin, Aslî İlke’nin gerekleri
kapsamında ve ona bağlanan ruhun(“acemi ruh”) tekâmül ihtiyaçları
yönünde hareketlenmesi ile; ilk hidrojen öncesi hidrojen atomunun ortaya
çıkması ve bu atomun çevresinde süptil enerjiler bileşiminin toplanması ve
sonunda varlığın ortaya çıkması arasında bizlerin sezinleyemeyeceğimiz kadar
uzun bir süre vardır.(*)
Hidrojen öncesi hidrojen atomunun ortaya
çıkması sürecinde (ruhun tekâmülünün bu ilk aşamasında) ruhlar, maddenin
hareketlerine müdahale etmeksizin, tamâmen onlara bağımlı olarak ilerler. Ayrıca,
acemi ruhlar bu aşamada bir tek medde formuna da bağlı değildirler; sanki bir
madde formundan ötekine savrulur bir durumdadırlar. Ruhların tekâmüllerindeki
bu ilk aşama, onların evrene ilk adımlarından, madenin ilk hidrojen atomuna
varıncaya kadar sürer. Bu sürede ruh, henüz maddeleri toplayıp, kendisine bir
beden oluşturabilecek düzeyde değildir ve o düzeye gelene kadar, ilk tekâmül
ihtiyaçlarını belirleyen Aslî İlke’nin gerekleri ne bağlı olarak Ünite’den
gelen tesirler yönünde pasif ve mekanik tekâmülünü tamamlamak durumundadır. Onun
bu aşamada; özgürlük, şuur, irâde, idrak hâlinde tezahür eden bir kimliği
yoktur. Ruhun böyle bir kimlik kazanması ancak, Aslî İlke’nin gerekleriyle
belirlenen ilâhi düzen kapsamında amorf madde formları arasında pasif ve
mekanik olarak geçireceği ebediyetler kadar uzun süreçten sonra tedrîcen
olacaktır.
Ruhun bir evrende başlayan tekâmülünün
ilk aşamalarıyla ilgili olarak yukarıda özetle verdiğimiz ayrıntılar, onun
evrende kendisini temsil edecek ve tekâmül hizmetlerini görecek bir varlığın
ortaya çıkmasının ebediyetler kadar uzun bir süreci gerektirdiği konusunda
yeterli bir izlenimi oluşturmuştur sanıyorum.
Evrenin Ünitesi’nden süzülerek evrene giren Aslî İlke’nin gerekleri
kapsamında ortaya çıkan varlık aracılığıyla evren üstü olan ruh evrendeki (özel
olarak da, evrendeki âlemlerden bir âlem olan hidrojen âlemindeki) tekâmülüne,
önce; bugün bilinen hidrojen öncesi hidrojen atomundan, sonra bugün bilinen
hidrojen(“H”) atomundan, bu atomdan
türeyen(bugün bilimin bildiği/bilmediği) atomlara, bu atomlardan moleküllere,
moleküllerle oluşan bileşiklere ve sonunda yerküredeki ya da başka uzaysal
objelerdeki küf ve tek hücreli bitkilere gelene kadar da elbette ebediyetler
kadar uzun süre ve süreçlerin geçtiği ortadadır. Ruhun amorf madde ile ilk
bağlantısından başlayarak, evrende varlığının (öz benliğin) oluşumuna ve oradan
da ilk bitki hücresine bağlanana kadar geçen sürenin sonsuzluğu göz önüne
alındığında, o basit hücrenin amorfa ya da hidrojen öncesi hidrojene göre ne
kadar gelişmiş durumda olduğu ortadadır. Bitki ya da hayvan hücresinden hangisi
olduğu konusunda tartışmaları hâla süren bir virüs de, geçmişine göre oldukça
gelişmiş bir varlıktır ama gelişmek için başka ortamlara ve başka canlılara da
gereksinimi vardır. Bu durum tüm gelişmişlik düzeyinde varlıklar için
geçerlidir ve zorunludur. Gelişim denen olgu toplumsaldır(mahşerîdir);
varlıklar belli zaman-mekân kesitlerinde ve belli özelliklerdeki koşullara
sâhip ortamlarda ortaya çıkarlar ve çok çeşitli şekillerde sürüp giden
etkileşimler içinde gelişirler. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi,
yaratılmış olup da gelişip değişmemek söz konusu değildir.
2020’nin en güncel olaylarından biri olarak şimdiden beşerî
tarihte yerini almış olan crona-19 virüsü de madde âleminde ortaya çıkmış ve ebediyetler
kadar uzun bir sürede, yukarıda özetlediğimiz aşamalardan geçerek ve gelişerek
elbette, bugünkü durumuna gelmiş bir ruh varlığıdır ve gelişiminin bu
aşamasında, gelişimini ilerletmek için başka canlılara gereksinimi vardır,
başka canlıların(örneğin, yarasa, panolin/karıncayiyen ve insan) hücrelerinde
gelişip, değişip, farklılaşmak durumundadır. Bu durum, başka bir varlıkla ortak
yaşama; sâdece Crona-19 için değil, başka virüsler, tek hücreliler ve
bakteriler için de geçerlidir. Örneğin, insan vücudunda(beşerî bir bedende)
vücudun hücre sayısı 30 trilyon iken, vücutta buluna yararlı/ yararsız bakteri
sayısı 38 trilyondur.
Bu durumda insan vücudu bakteriler ve virüsler için(ki
ortalama bir vücut ağırlığının %2-3‘ü bunlardan oluşur) elverişli bir gelişim
ortamıdır. Örneğin, mikrobiyotanın(mikroorganizmalar topluluğunun) normalde
%90’ı probiyotikleri, %10’u ise zararlı mikro organizmalar(patojenler) ve virüslerdir.(**)
Vücutta bir hücre içine giren virüs için, virüs-hücre etkileşiminden
başlayarak; virüsün hücre içinde çoğalması, hücreyi patlatarak öteki hücrelere
ve vücuda yayılması, sâdece virüs için değil, tüm vücut hücreleri(özellikle de
antikorlar) bakımından bol etkileşim ve gelişim olanakları demektir. Varlıklar arası bu etkileşim dalgası, enfekte
olmuş vücuttan başlayarak; bu vücudun sâhibi açısından ve hatta onu tedaviye
çalışan sağlık personeli açısından, aralarında geçen ilişki ve etkileşim bağlamında
gelişime yönelik çok yönlü olgu ve gelişim olanaklarıyla doludur. Bu nedenle, “insan
insanın gelişim aracıdır…” denmiştir. Sâdece “insan insanın” değil, tüm
varlıklar (en ilkelinden en gelişmişine kadar) birbirinin gelişim aracıdır.
Gelişim toplumsaldır(mahşerîdir).
…………………………………………………….
(*) İLÂHİ NİZAM ve
KÂİNAT, syf. 39, 10(ve devamı), 18(ve devamı)
(**) http://yasamagaci.org/2018/11/13/probiotikler-virus-ve-mikroplarla-nasil-savasir/ https://bilimfili.com/sucluyu-hucre-disinda-tutmak/