Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

24 Mayıs 2020 Pazar

BİR VİRÜSÜN VARLIK ÂLEMİNDE BELİRİŞİ, GELİŞİMİ VE GELİŞİME KATKISI


BİR VİRÜSÜN VARLIK ÂLEMİNDE BELİRİŞİ, GELİŞİMİ VE GELİŞİME KATKISI
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
Yaratılmış olup da gelişip değişmemek söz konusu değil. Madde, bağlı olduğu ruha hizmet ederek gelişir, değişir, süptilleşir ve değer kazanır. Ebedî olan bu gelişim olgusu maddenin amorf hâlinden başlar. Amorf(“madde öncesi madde”), maddenin hareketsiz ve şekilsiz durumudur ama kedisine yönelik bir tesire tepki verme gizli gücüne(potansiyeline) sahiptir.  Amorf maddenin, Aslî İlke’nin gerekleri kapsamında ve ona bağlanan ruhun(“acemi ruh”) tekâmül ihtiyaçları yönünde hareketlenmesi ile; ilk hidrojen öncesi hidrojen atomunun ortaya çıkması ve bu atomun çevresinde süptil enerjiler bileşiminin toplanması ve sonunda varlığın ortaya çıkması arasında bizlerin sezinleyemeyeceğimiz kadar uzun bir süre vardır.(*)
Hidrojen öncesi hidrojen atomunun ortaya çıkması sürecinde (ruhun tekâmülünün bu ilk aşamasında) ruhlar, maddenin hareketlerine müdahale etmeksizin, tamâmen onlara bağımlı olarak ilerler. Ayrıca, acemi ruhlar bu aşamada bir tek medde formuna da bağlı değildirler; sanki bir madde formundan ötekine savrulur bir durumdadırlar. Ruhların tekâmüllerindeki bu ilk aşama, onların evrene ilk adımlarından, madenin ilk hidrojen atomuna varıncaya kadar sürer. Bu sürede ruh, henüz maddeleri toplayıp, kendisine bir beden oluşturabilecek düzeyde değildir ve o düzeye gelene kadar, ilk tekâmül ihtiyaçlarını belirleyen Aslî İlke’nin gerekleri ne bağlı olarak Ünite’den gelen tesirler yönünde pasif ve mekanik tekâmülünü tamamlamak durumundadır. Onun bu aşamada; özgürlük, şuur, irâde, idrak hâlinde tezahür eden bir kimliği yoktur. Ruhun böyle bir kimlik kazanması ancak, Aslî İlke’nin gerekleriyle belirlenen ilâhi düzen kapsamında amorf madde formları arasında pasif ve mekanik olarak geçireceği ebediyetler kadar uzun süreçten sonra tedrîcen olacaktır.
Ruhun bir evrende başlayan tekâmülünün ilk aşamalarıyla ilgili olarak yukarıda özetle verdiğimiz ayrıntılar, onun evrende kendisini temsil edecek ve tekâmül hizmetlerini görecek bir varlığın ortaya çıkmasının ebediyetler kadar uzun bir süreci gerektirdiği konusunda yeterli bir izlenimi oluşturmuştur sanıyorum.  Evrenin Ünitesi’nden süzülerek evrene giren Aslî İlke’nin gerekleri kapsamında ortaya çıkan varlık aracılığıyla evren üstü olan ruh evrendeki (özel olarak da, evrendeki âlemlerden bir âlem olan hidrojen âlemindeki) tekâmülüne, önce; bugün bilinen hidrojen öncesi hidrojen atomundan, sonra bugün bilinen hidrojen(“H”) atomundan,  bu atomdan türeyen(bugün bilimin bildiği/bilmediği) atomlara, bu atomlardan moleküllere, moleküllerle oluşan bileşiklere ve sonunda yerküredeki ya da başka uzaysal objelerdeki küf ve tek hücreli bitkilere gelene kadar da elbette ebediyetler kadar uzun süre ve süreçlerin geçtiği ortadadır. Ruhun amorf madde ile ilk bağlantısından başlayarak, evrende varlığının (öz benliğin) oluşumuna ve oradan da ilk bitki hücresine bağlanana kadar geçen sürenin sonsuzluğu göz önüne alındığında, o basit hücrenin amorfa ya da hidrojen öncesi hidrojene göre ne kadar gelişmiş durumda olduğu ortadadır. Bitki ya da hayvan hücresinden hangisi olduğu konusunda tartışmaları hâla süren bir virüs de, geçmişine göre oldukça gelişmiş bir varlıktır ama gelişmek için başka ortamlara ve başka canlılara da gereksinimi vardır. Bu durum tüm gelişmişlik düzeyinde varlıklar için geçerlidir ve zorunludur. Gelişim denen olgu toplumsaldır(mahşerîdir); varlıklar belli zaman-mekân kesitlerinde ve belli özelliklerdeki koşullara sâhip ortamlarda ortaya çıkarlar ve çok çeşitli şekillerde sürüp giden etkileşimler içinde gelişirler. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, yaratılmış olup da gelişip değişmemek söz konusu değildir.
2020’nin en güncel olaylarından biri olarak şimdiden beşerî tarihte yerini almış olan crona-19 virüsü de madde âleminde ortaya çıkmış ve ebediyetler kadar uzun bir sürede, yukarıda özetlediğimiz aşamalardan geçerek ve gelişerek elbette, bugünkü durumuna gelmiş bir ruh varlığıdır ve gelişiminin bu aşamasında, gelişimini ilerletmek için başka canlılara gereksinimi vardır, başka canlıların(örneğin, yarasa, panolin/karıncayiyen ve insan) hücrelerinde gelişip, değişip, farklılaşmak durumundadır. Bu durum, başka bir varlıkla ortak yaşama; sâdece Crona-19 için değil, başka virüsler, tek hücreliler ve bakteriler için de geçerlidir. Örneğin, insan vücudunda(beşerî bir bedende) vücudun hücre sayısı 30 trilyon iken, vücutta buluna yararlı/ yararsız bakteri sayısı 38 trilyondur.
Bu durumda insan vücudu bakteriler ve virüsler için(ki ortalama bir vücut ağırlığının %2-3‘ü bunlardan oluşur) elverişli bir gelişim ortamıdır. Örneğin, mikrobiyotanın(mikroorganizmalar topluluğunun) normalde %90’ı probiyotikleri, %10’u ise zararlı mikro organizmalar(patojenler) ve virüslerdir.(**) Vücutta bir hücre içine giren virüs için, virüs-hücre etkileşiminden başlayarak; virüsün hücre içinde çoğalması, hücreyi patlatarak öteki hücrelere ve vücuda yayılması, sâdece virüs için değil, tüm vücut hücreleri(özellikle de antikorlar) bakımından bol etkileşim ve gelişim olanakları demektir.  Varlıklar arası bu etkileşim dalgası, enfekte olmuş vücuttan başlayarak; bu vücudun sâhibi açısından ve hatta onu tedaviye çalışan sağlık personeli açısından, aralarında geçen ilişki ve etkileşim bağlamında gelişime yönelik çok yönlü olgu ve gelişim olanaklarıyla doludur. Bu nedenle, “insan insanın gelişim aracıdır…” denmiştir. Sâdece “insan insanın” değil, tüm varlıklar (en ilkelinden en gelişmişine kadar) birbirinin gelişim aracıdır. Gelişim toplumsaldır(mahşerîdir).
…………………………………………………….
(*) İLÂHİ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 39, 10(ve devamı), 18(ve devamı)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder