Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

30 Ocak 2021 Cumartesi

RUH VARLIĞI EVRENİN ETKİN VE DENEYCİ ÖĞESİDİR

 

RUH VARLIĞI EVRENİN ETKİN VE DENEYCİ ÖĞESİDİR

HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever


Sâdece elimizdekilerin değil, dünyadaki her şeyin “geçici, tükenici” olduğunu (Kur’an, Nahl 96) ve bedenimiz de dâhil her şeyin asıl kendimiz(öz benliğimiz) yâni biz varlıklar için birer gelişim aracı olduğunu biliyoruz. Öz benlikler(ruh varlıkları) olarak bu geçici gelişim araçlarını çok farklı şekillerde ve değişik amaçlarla kullanarak “maddesel sistemleri yönetmenin egzersizlerini yapıyoruz.”(SADIKLAR PLANI TEBLİĞLERİ, celse 157). Çünkü ruh varlığı evrenin etkin öğesidir ve ruh varlığının, düşünebileceğimiz en olmadık denemeleri yapma ruhsatı vardır. Evrenler ruhtan dolayıdır ve ruhun tekâmülü içindir.

Şimdi bizler otomatik gelişim düzeyinin yarı idrakli duygusal varlıkları olarak, maddesel sistemleri yönetmeyi öğrenme egzersizleri bağlamında yaptıklarımızın bazıları tıp biliminin alanına giren rahatsızlıklardır. Rahatsızlıkları deneyimlerken içine girdiğimiz sıkıntılar vesilesiyle farklı etkinlikler, alışkanlıklar, etkileşimler ve ilişkiler içine girip çıkar ve çok değişik “kıyas bilgileri” kazanırız. Başımıza gelen sıra dışı olaylar ve rahatsızlıklar beşerî ölçülerimize göre idrakimizi ve duygularımızın dayanma gücünü çok zorluyor olsa da, bu aykırılıkların(anomalilerin) bedenin sahibi öz benlik için farklı hâletleri deneyimleme senaryoları olduğunu kabullenmemiz gerek. Çünkü genel ruhçuluk bilgilerimiz bizlere ruh varlığının, evrenin etkin(aktif) öğesi olarak her şeyi deneyimlediğini söylemektedir. “Çok acayip, bu kadar da olmaz...” dediğimiz vak’alarda ruh varlığı yaşam planına bağlı olarak ve üyesi olduğu ruhsal plana yönelik vazifesi kapsamında önemli hareket ve fiilleri gerçekleştirmektedir. “Tüm hareketlerin ve fiillerin hedefi vazifedir.” demişti Bedri Ruhselman (RUH ve KÂİNAT adlı eserinde).

Çeşitli rahatsızlıklardan ıstırap çeken ve o sıkıntılar içinde yaşamak durumunda olan hatta kıvranan hemcinslerimiz için çok üzülürüz ama duygusallığımızı biraz frenleyip, böyle varlıkların çok önemli deneyimler içinde olduklarını bilmemiz belki onlara yönelik yardımlarımızı da kolaylaştıracaktır. Bunlardan en çok  bilinenler/güncel olanlar; alzheimer, bitkisel hayat, kanser vb. Bu anomali nitelikli ve hatta, “Şimdi burada ruh varlığı ne deneyim yapıyor yâni...”dedirten ratsızlıklardan biri de (resimlerini ekte gördüğünüz)  rahatsızlıktır. Tıp biliminin “Ankylosing Spondylitis” dediği bu rahatsızlık ve ıstırap içinde  hasta, 28 yıl bu şekilde yaşadıktan sonra, ameliyatla omurga düzelmiş. Videoda bu ıstıraplı yaşamın ve bağlı olarak kendisine yardım edenlerin deneyimlediklerinin ayrıntılarını ibretle izliyoruz(*). Toplu halde (mâşerî) yaşamanın varlıklara sunduğu gelişim olanaklarından biridir bu:

Ruh varlığı, mensubu olduğu ruhsal planla birlikte hazırladığı bir senaryoyu enkarne halde dünyada sahnelemiştir. Bu sahnede baş rolde kendisidir ama senaryodaki öteki oyuncular da(ailesi, yakınları, izleyenler, tıbbi müdahelede bulunan sağlık çalışanları vb.) bundan nemalanarak “kıyas bilgileri”(**) edinirler, bu konuda araştırma yapan akademisyenler yeni bilgilere ulaşırlar. Yeter ki varlıklar; fehim ve ferasete, “gören gözlere, işiten kulaklara” ve “işlevsel akla” sahip olsunlar(***)... “…demek ki yüksek benliğiniz, sâdece kendisine özgü bazı deneyimleri edinmek ve sentezleri yapmak için bedenlenmiyor. O, bedeni oluşturan madeseel kütlenin de gelişimini sağlamak için enkarne olmuştur. Böylece maddesel sistemleri yönetmenin egzersizlerini yapmaktadır. Yüksek benler için bu, maddeyi yönetmek ve maddeyi geliştirmek bakımından elde edilmiş olan epeyce yüksek bir realitedir ve büyük bir başarı sayılabilir.”(Sadıklar Planı Tebliğleri, Celse 157)

Durum böyle olunca, bir evren varlığı olan yüksek ben(özbenlik), bağlı olduğu ruha hizmet kapsamında aklımıza hayalimize gelmeyecek uygulamalar yapar. Bunların bir kısmı, şimdiki bizlerin idrak düzeyimize ve beşerî değerlerimize  göre çok “abes”, “gereksiz” ve hatta “korkunç” ve “lânetlenesi” şeyler olabilir. Takdir edersiniz ki, bunların hepsi “yarı idrakli” enkarneler olan bizlerin etiketlemeleridir. Oysa, ruh varlığı için böyle nitelendirmeler söz konusu olabilir mi… Ruh varlığı için, “iyi”, “kötü” vb. rölatif değerlendirmeler olabilir mi… Yukarıdaki tebliğ ifâdesinden anladığımız kadarıyla, ruh varlığı(özbenlik/yüksek ben); bağlı olduğu ruha hizmet kapsamında, gelişimini sürdürmek ve etkileşimde bulunduğu maddesel öğeleri de geliştirmek kapsamında her türlü denemeyi yapar, yapmaktadır. 

....................................................

(*) https://www.youtube.com/watch?v=1ycLWc4bRtg&feature=youtu.be&ab_channel=SouthChinaMorningPost

(**) “kıyas bilgileri” için bkz. İLAHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 119 ve devamı.

(**) “gören gözler, işiten kulaklar ve işlevsel akıl” konularında bkz. Kur’an, Neml 52, Fussilet 53, Secde 26, Naziat 26, Bakara 171, Rûm 21+22+23+24, Enbiya 45, Kamer 17+22+33+40, Muhammed 24, Nûr 61, Rûm 8+9, Mâide 103, Zâriyat 21+49, Enbiya 10+44.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder