Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

10 Nisan 2021 Cumartesi

ÖZ BENLİK BEDEN İLİŞKİSİNDE UYUM

 

 ÖZ BENLİK BEDEN İLİŞKİSİNDE UYUM

HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever

İnsan, ruh varlığının(öz benliğin) organik bedenle olan ilişkisinden doğan geçici bir birim düalitedir(1). Öz benliğin, bedeniyle karşılıklı ilişkisi, “organ-organizatör ilişkisi”(2) görünümündedir. Elbette bunların her ikisi birden, evren üstü ruhun evrendeki tekâmül araçlarıdır. Burada varlık organizatör, beden ise organizmadır. Bu yapılanma içinde, bir bakıma, bedenin”efendisi” olan öz benlik, (toplam gücünün 7/8’lik kadarıyla) bedeni değer farklanması işleyişiyle(mekanizmasıyla)(3) yönetir. Bir insan bedeni onlarca organın, milyarlarca hücrenin ve bedenin kendi hücrelerinden  daha fazla sayıda bakterinin gelişim ortamıdır. Organların ve onları oluşturan hücrelerin ve bakterilerin de elbette kendi öz benlikleri vardır ve bunlar da birer ruh varlığıdır. Bu hâliyle insan bedenine “mikro kozmos” denmesi hiç de yersiz değildir. Beşerî bedenin bu yapısı ve yapılanması üzerine, yüzlerce branşıyla koskoca bir tıp bilimi ortay çıkmıştır.

Tıp bilimin; bedenin tamamı, organların yapısı ve organlar arasındaki akıllara durgunluk veren etkileşim ve iletişim sâdece bu konunun öğrencilerinin değil, bedeniyle ve insanın beden ötesi doğasıyla ilgilenen sıradan insanları bile hayretten hayrete düşürmüştür. Örneğin, sâdece şu örnek bile düşündürücü değil midir:  Organlarla ilgili olarak yeni koşullara uyum konusu. Bunların her birinde birer yaşamsal işlev ve amaç gizlenmiştir. Herhangi bir varlığın çevresi ile olan ilişkileriyle ilgili koşullarda değişiklik ortaya çıkınca, yeni koşullara uygun bir takım morfolojik oluşumun o varlıkta belirmeye başladığını görüyoruz. Bu durumun en iyi örneğini yeni doğan bebekler verir. Anne rahmindeki bir bebeğin dışarıdan oksijen olarak kanını temizlemeye gereksinimi yoktur. Çünkü o yavru saprofit olarak annesinin kanı ile beslenir. Bu nedenle ana rahmindeki bebeğin kan dolaşımı oluşumu başkadır.

Dünyaya gelmiş bebeklerde sağ ve sol kalbin birbiriyle bağlantısı olmadığı halde; henüz doğmamış olanlarda, bu iki kalp kısmı birbirine açılmaktadır. Bu durumda, bunların sağ kalplerindeki kanlar doğrudan doğruya sol kalplerine geçer. Oysa, bebekler doğar doğmaz iş değişir: Artık o, kendi kanını ciğerleri aracılığıyla kendisi temizleyecektir. Bunun için de ciğerlerini çalıştırması gerekir. Onun sağ kalp kanı, önce olduğu gibi ciğerlere uğramadıktan sonra sol kalbe girmez. Böyle olmasaydı, bebek yaşamazdı. Bu gereksinimi karşılamak için ana rahmindeyken, açık bulunan iki kalp arasındaki delikler doğumda kapanır.

Organların ve tüm bedenin yeni koşullara uyum konusu, bunların hepsini görüp gözeten ve yöneten öz benliğin beklide en önemli işidir. Evrensel ve varlıksal bağlamda, uyum konusu ruh varlığının yeni bir işe/aşamaya geçmeden önce atması gereken ilk adımdır. Örneğin, varlık(öz benlik) yeniden bedenlenmeye karar verdiği zaman, hemen enkarne olmaz, uzunca bir süre rehber varlıklarını gözetiminde imajinatif ortamlarda bebeklik uygulamaları yapar. Daha büyük kapsamda olmak üzere, dünya okulunu(hidrojen âlemini) bitiren varlıklar hemen vazife planında gözlerini açmazlar, yarı süptil arasatta, vazife planına uyum etkinlikkeri içeren bir süreç geçirirler(3).

Tüm bunlara ek olarak varlığın uyum etkinlikleri konusunda evrensel Tedric Yasası’nı da unutmamak gerek. İlâhî İrade Yasalarından Tedric Yasası, varlığın ve tüm birim düalitelerinde başarılı uyumlar gerçekleştirmesi için ilâhî bir nimettir. Evende her şey tedrîcen olur ve zamanı geldiğinde tamamlanır/ortaya çıkar.  

..................................

(1)     Birim düalite: madde formu için bkz.:  İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 22,24,26,44,98,222.

(2)     (2) organ-organizatör ilişkisi için bkz.:  a.g.e., syf. 89,91

(3)     Sevgi planının, varlığı vazife planına hazırlayıcı işlevi konusunda bkz.: a.g.e., syf. 311

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder