ÖZ BENLİK BEDEN İLİŞKİSİNDE UYUM
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
İnsan,
ruh varlığının(öz benliğin) organik bedenle olan ilişkisinden doğan geçici bir
birim düalitedir(1). Öz benliğin, bedeniyle karşılıklı ilişkisi,
“organ-organizatör ilişkisi”(2) görünümündedir. Elbette bunların her ikisi birden, evren üstü ruhun evrendeki tekâmül
araçlarıdır. Burada varlık organizatör, beden ise organizmadır. Bu
yapılanma içinde, bir bakıma, bedenin”efendisi”
olan öz benlik, (toplam gücünün 7/8’lik kadarıyla) bedeni değer farklanması
işleyişiyle(mekanizmasıyla)(3) yönetir. Bir insan bedeni onlarca organın,
milyarlarca hücrenin ve bedenin kendi hücrelerinden daha fazla sayıda bakterinin gelişim
ortamıdır. Organların ve onları oluşturan hücrelerin ve bakterilerin de elbette
kendi öz benlikleri vardır ve bunlar da birer ruh varlığıdır. Bu hâliyle insan
bedenine “mikro kozmos” denmesi hiç
de yersiz değildir. Beşerî bedenin bu yapısı ve yapılanması üzerine, yüzlerce
branşıyla koskoca bir tıp bilimi ortay çıkmıştır.
Tıp
bilimin; bedenin tamamı, organların yapısı ve organlar arasındaki akıllara
durgunluk veren etkileşim ve iletişim sâdece bu konunun öğrencilerinin değil,
bedeniyle ve insanın beden ötesi doğasıyla ilgilenen sıradan insanları bile
hayretten hayrete düşürmüştür. Örneğin, sâdece şu örnek bile düşündürücü değil
midir: Organlarla ilgili olarak yeni
koşullara uyum konusu. Bunların her birinde birer yaşamsal işlev ve amaç
gizlenmiştir. Herhangi bir varlığın çevresi ile olan ilişkileriyle ilgili
koşullarda değişiklik ortaya çıkınca, yeni koşullara uygun bir takım morfolojik
oluşumun o varlıkta belirmeye başladığını görüyoruz. Bu durumun en iyi örneğini
yeni doğan bebekler verir. Anne rahmindeki bir bebeğin dışarıdan oksijen olarak
kanını temizlemeye gereksinimi yoktur. Çünkü o yavru saprofit olarak annesinin
kanı ile beslenir. Bu nedenle ana rahmindeki bebeğin kan dolaşımı oluşumu
başkadır.
Dünyaya gelmiş bebeklerde sağ ve sol kalbin
birbiriyle bağlantısı olmadığı halde; henüz doğmamış olanlarda, bu iki kalp
kısmı birbirine açılmaktadır. Bu durumda, bunların sağ kalplerindeki kanlar
doğrudan doğruya sol kalplerine geçer. Oysa, bebekler doğar doğmaz iş değişir:
Artık o, kendi kanını ciğerleri aracılığıyla kendisi temizleyecektir. Bunun
için de ciğerlerini çalıştırması gerekir. Onun sağ kalp kanı, önce olduğu gibi
ciğerlere uğramadıktan sonra sol kalbe girmez. Böyle olmasaydı, bebek
yaşamazdı. Bu gereksinimi karşılamak için ana rahmindeyken, açık bulunan iki
kalp arasındaki delikler doğumda kapanır.
Organların ve tüm bedenin yeni koşullara uyum
konusu, bunların hepsini görüp gözeten ve yöneten öz benliğin beklide en önemli
işidir. Evrensel ve varlıksal bağlamda, uyum konusu ruh varlığının yeni bir
işe/aşamaya geçmeden önce atması gereken ilk adımdır. Örneğin, varlık(öz
benlik) yeniden bedenlenmeye karar verdiği zaman, hemen enkarne olmaz, uzunca
bir süre rehber varlıklarını gözetiminde imajinatif ortamlarda bebeklik
uygulamaları yapar. Daha büyük kapsamda olmak üzere, dünya okulunu(hidrojen
âlemini) bitiren varlıklar hemen vazife planında gözlerini açmazlar, yarı
süptil arasatta, vazife planına uyum etkinlikkeri içeren bir süreç geçirirler(3).
Tüm bunlara ek olarak varlığın uyum
etkinlikleri konusunda evrensel Tedric Yasası’nı da unutmamak gerek. İlâhî
İrade Yasalarından Tedric Yasası, varlığın ve tüm birim düalitelerinde başarılı
uyumlar gerçekleştirmesi için ilâhî bir nimettir. Evende her şey tedrîcen olur
ve zamanı geldiğinde tamamlanır/ortaya çıkar.
..................................
(1)
Birim düalite: madde formu
için bkz.: İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf.
22,24,26,44,98,222.
(2)
(2) organ-organizatör
ilişkisi için bkz.: a.g.e., syf. 89,91
(3)
Sevgi planının, varlığı
vazife planına hazırlayıcı işlevi konusunda bkz.: a.g.e., syf. 311
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder