YARI İDRAKLİ GELİŞİM DÜZEYİNDE ENKARNE VARLIĞI DOĞRU YOLDA TUTMANIN ZORLUĞU
Hazırlayan: Selman Gerçeksever
Gelişim süreci içinde beşeri kusurlardan arınmak, böylece
idraklenmek, şuurlanmak ve giderek biraz daha dünya okulundan mezun olmaya
lâyık düzeye gelmek için yaşamlar boyu sanki didiniyoruz. Bu varlıksal
uğraşımızda, deneyimlediğimiz sıkıntılı, hattâ azap şiddetindeki olaylar da
dâhil her şey biz varlıkların gelişimi
için birer araç ve fırsat. Bu gidişin ilâhî düzene uygun olarak sürmesi için de
Sebep-Sonuç Yasası(nedensellik, determinizm, illiyet ilkesi) her an devrede.
Dünya gelişim okulundan mezun olup, yarı süptil arasata(1) adım atabilecek
liyakate ulaşmak için beşeri kusurlardan ve “yarı idraklilik”ten(2)
kurtulmak gerek. Bizleri bu varlıksal hedeften uzak tutan kusurlarımızı
yinelememek için, doğru yola yönlendirici ya da bizleri doğru yolda tutucu
uyaranlarla hep karşılaşırız. Bu uyaranlar, vicdan sesimiz başta olmak üzere,
devre boyunca beşeriyete kutsal metinlerle gelen uyarılar, seçkin inisiyatik
öğretilerin bilgileri, beşeri yasalar(hukuk düzeni), çevremizde olup bitenler
vb.
Söz konusu uyaranları önemsediğimiz ve bunlardan ders
aldığımız sürece doğru yolda, varlıksal ve evrensel hedefimize ulaşma yolunda
başarılı sayılırız ama bunun tersi durumda ise giderek şiddetlenen ve
eprövleşerek gelen uyaranlara, sıkıntılı telafilere, hattâ azap düzeyindeki
uyaranlara müstahak oluruz. Tüm bunlar gelişim yolunda, beşerî kusurlarımızı telâfi
vesileleri ve fırsatlarıdır. Devre boyunca beşeriyet, peygamberler ve bu
düzeydeki bilgeler aracılığıyla sürekli uyarılmıştır. Bu ilâhî uyarılara
aldırış etmeyen bireylerin/toplumların deneyimlediği azap düzeyindeki telâfiler
hep anlatılmıştır. Bunların hepsi ve her şey ilâhî yadım kapsamında bizlerin
iyiliği(varlıksal kazanımı, idraklenmesi, şuurlanması ve insanlaşması) içindir.
Kişi yapıp ettiklerinden dolayı azap verici telâfi ile
karşılaşmadan önce, daha hafif sıkıntılarla(uyaran ve uyarılarla) karşılaşır
ki, bunları yukarıda belirttik. Bu durum Kur’an’da şöylece ifadesini bulmuştur:
“Belki
dönüp yola gelirler diye, onlara büyük azaptan önce, kesinlikle daha yakın bir
azabı da tattıracağız.“(Secde 21). Dolayısıyla esas olan azap değil,
insana eziyet etmek değil; kusuru yinelemekten vazgeçip, doğru yola dönmektir.
Görülüyor ki, esas olan, varlıkları “doğru yol”da, hak yolunda tutmak,
cezalandırmak, eziyet etmek değildir. Burada doğru yol/hak yolu, yaşam planına
uygun yaşamak, bu planın(Yukarı’ya verilen sözün) gereğini yetine getirmektir.
Nefsin kandırmacalarıyla(iğvasıyla) ya da toplumsal koşullandırmalarla hak
yolundan sapmış olan enkarne, kusurlar sarmalı içinde giderek daha büyük
veballerle/telâfilerle karşılaşmaması, azap verici telâfinin sıkıntısını
deneyimlememesi için sürekli uyarılır(vicdan sesi, çeşitli dikkat çekici
olaylar, çevremizdeki bireylerin uyarıları, yasalar vb.)
Tüm bu yardımlardan amaç, varlığın; dünya gelişim okulunu
bitirip, “yarı süptil arasat”a(1) adımını atabilecek liyakate
ulaşmasıdır. Bu hedef, şimdilik dünya beşeriyeti olan bizler için en önemli
varlıksal hedeftir. Yüzyıllar boyunca bu varlıksal hedefe aday olma liyakatine
ulaşmak için sayısız kez enkarne olmaktayız.
....................................................
(1)
yarı süptil Arasat: İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, 307 ve devamı.
(2) Yarı idraklilik: a.g.e.syf. 3,50,58,60,77,101,135,172,180,197.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder