Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

13 Aralık 2021 Pazartesi

GELİŞİM YOLUNDA MERHAMET ERDEMİ

 

GELİŞİM YOLUNDA MERHAMET ERDEMİ

HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever

Biyokimyasal kurallara göre ve büyük ölçüde otomatik olarak çalışan ve dünya maddelerinden("toprağından") yapılmış biyolojik bir robot olan beden, anne rahminden başlayarak, bizim müdahalemiz hemen hemen hiç olmadan kendi doğal  akışı içinde bir ömür boyu gelişir. Asıl kendimiz olan öz benlik, 7/8'lik bir odaklanma(1) ile tesirliliği altında tuttuğu  bu biyokimyasal esaslara göre çalışan yapıyı araç olarak kullanarak, idraklenip şuurlanmaya çalışır. Böyle bir bedensel ben - öz benlik ilişkisi içinde, esas olan, öz benliğin işidir ve aslında bedensel ben öz benlik için ve öz benlikten dolayı vardır. Bedensel ben geçici ama öz benlik(bir ruh varlığı olarak asıl kendimiz) ebediyen hep vardır. Bu nedenle, esasen ruh varlığı olduğumuzu, idraklenip şuurlanmak için dünya da geçici olarak bulunduğumuzu akılda hep tutmamızda ve bu farkındalık, bilinç ve duyarlılıkla yaşamakta yarar vardır.

 

Bu arada, dünya bedenimiz gelişim aracımız olduğuna göre, onu sağlıklı ve temiz tutmak elbette çok önemlidir. İşin bu öneminden dolayı koskoca bir tıp bilimi, öteki bilim dallarındaki bağlantılarıyla birlikte yüzyıllardan beri bizlere hizmet vermektedir. Günümüz tıp bilimi insana büyük ölçüde maddeci bir gözle baksa da, yine de yüzyıllar içinde; ruh sağlığı, ruh hastalıkları, psikoloji, parapsikoloji vb. kavramlar geliştirmiştir. Yeni ruhçuluk bilgilerimiz kapsamında, ruhun “sağlığı” ya da “hastalığı” söz konusu değildir. Günümüz maddeci biliminin deyimiyle “ruh sağlığı” bağlamında, (yazımızın sonunda değineceğimiz) şefkat, merhamet, hoşgörü, sevgi vb. olumlu duygularla yaşamanın “ruh sağlığı” açısından yararları hep vurgulanmıştır. Aslında ve yukarıda da belirttiğimiz gibi;  gerçek anlamda ruhun sağlıksızlığı, hastalığı, bozukluğu söz konusu değildir. Bu saçmalıkların hepsi, insanı sadece maddesel/biyolojik bir yapı olarak görmekten kaynaklanan yanılgılardır. Kendini bilmezlikten kaynaklanan bu beşerî yanılgı, yarım yüzyıldan beri parapsikoloji bilimiyle telafi edilmeye çalışılmaktadır.  

 

Neyse, bu; maddeci bilimin kendi bileceği ve başının çaresine bakacağı bir konudur. Biz gene kendimize ve işin aslına dönerek, asıl kendimiz olan öz benliğin gelişimine bakalım: Bunun çaresi, bedenlenmeyle ortaya çıkan “vicdan birim dualitesi"nin(2) vazifeye dönük olumlu öğesinde değerler biriktirme duyarlılığını sürekli kılmaktır. Bedenli/enkarne durumda psikosomatik rahatsızlıklar olduğu gibi, erdemlerin bedende tezahür ettirilmesinden kaynaklı güzellikler de vardır. Vicdan birim dualitesinin vazifeye dönük olumlu öğesinde değerler biriktirebildiğimiz oranda sadece sevgi, şefkat, merhamet gibi erdemler ortaya çıkmakla kalmaz, vicdan birim dualitesinin alt/olumsuz öğesi olan nefsin kabalığı da tedricen giderilmiş olur. İşin bu öneminden dolayı, örneğin; bu erdemlerden/insani değerlerden biri olan  merhamet üzerinde tüm dinsel öğretilerde ve de seçkin inisiyasyonlarda önemle durulmuştur. Merhamet, merhametli oluş ALLAH'ın da isim sıfatlarından biridir. Bu öğretilerde vicdan, “kalp” karşılığı olarak kullanılmıştır. Örneği, yanlış bir kullanım olsa da(çünkü enkarne durum için gerçek(literal) anlamda “vicdansızlık” söz konusu değildir) “kalpsizlik”, “kap körlüğü”, “kalbin hastalanması/paslanması” ve “kalp katılığı”(3) vicdansızlık anlamında kullanılagelmiştir. Yani vicdan birim dualitesinin vazifeye dönük olumlu öğesinin ihmal edilmiş olma durumu... İnsanî değerlerle(erdemlerle) bağdaşmayan merhametsizlik ve acımasızlık ile “kalp katılığı/körlüğü” arasında yakın ilişki vardır ve bu anlamda, kalbin “katılaşmaması”nda da merhamet içerikli uygulamaların önemi ortadadır.

Merhamet, doğuştan getirdiğimiz ve gelişim yolunda yaşlandıkça üzerine kattıklarımızla kuvvetlendirmemiz gereken olumlu bir  duygu ve insanî bir değerdir. Merhamet de dahil tüm erdemler öz benliğimizin kudretlerindendir ve bunlar dünya bedenine de (enkarnasyonla birlikte)gizil güçler olarak yansır. İşte gelişmekten maksat, bu varlıksal değerlerin, uygulama ile bedende tezahür ettirilmesi ve günlük yaşama geçirilmesidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, ALLAH’ın isim sıfatlarından birinin “merhamet” olduğunu da göz önüne getirirsek; kendini tanıma duyarlılığı içinde, böyle bir erdemi bedende tezahür ettirmek, bir bakıma kendi çapımızda da olsa O’na benzemiş olduğumuzu düşünebiliriz. Seçkin tasavvuf ekollerinde bu makbul duruma, “ALLAH’ın rengiyle renklenmek/boyanmak....” denir(4). Yaratılışımızda var olan merhameti hayra/barışa yönelik edimlerle beslemez ve merhametli uygulamalardan mahrum kalırsak, gelişimin gereklerinden birini yerine getirmiyoruz demektir. Merhamet de dahil, erdemlerin ortaya çıkartılıp “yeşertilmesine” yönelik uygulamalar, kendini tanıma kapsamında yapılacak/yapmamız gereken işlerdir. Yazı akışımızın bu son kesiminde, değerli hocamız Ergün Arıkdal’ın “YAŞAMIN AMACI KENDİNİ BİLMEK” adlı eserini anımsamamak olası mı... Bu vesileyle onu da rahmetle anmış olalım. Erdemlerin bedende tezahür ettirilmesinin daha genel anlamı “öz benliğin, dolayısıyla ruhun bedende tezahür etmesi”dir. Bedenli yaşamdan da amaç, enkarnasyonlar süreci içinde, bu varlıksal başarıyı gerçekleştirmek değil midir...

...................................................

(1)      7/8’lik(%87,5) : İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 86

(2)      Vicdan birim düalitesi: a.g.e., syf. 102-103-104-105-106-113-114¬115-135-180-181-186-203-206 .        

(3)       Kalbin bu durumlarını konu alan Kur’an âyetleri için bkz.: İsra 46 - A’raf 100+101- Bakara 10+74+88 -  Tövbe 87+93  - Nahl 108 -  Câsiye  23  - Enfâl 49  - Tövbe 125+126 - Muhammed 16 +20+21.

          (4)     Ayrıca bkz.: Kur’an, Bakara 138

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder