Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

10 Mayıs 2022 Salı

YÜKSEK KADER İLKESİ

 YÜKSEK KADER İLKESİ

HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever

Günlük yaşamda, genellikle olumsuz durumlar için olsa da, başımıza gelenler için “kaderimiz buymuş, nap’çen, yapçek bi şi yok....”deriz geçeriz. Her nedense, hoşumuza giden olguları deneyimlediğimiz durumlarda böyle düşünmeyiz, belki şükretmek bile aklımıza gelmez. Belli zaman mekân koşullarında, belli doğa yasaları altında yaşamak, erkek ya da dişi beden sahibi olmak kaderimizdir. Kader diye tanımladığımız şeyin bir kısmı bireyden bireye değişir, bir kısmı hepimiz ve tüm canlılar için geçerlidir. Dünya gezegeninde yaşamak tüm dünya canlıları için aynı kaderi paylaşmaktır. Başka uzaysal objelerde enkarne durumda olan varlıklar da bizim tâbi olduğumuz kaderden başka bir kadere tâbidirler elbette. Çünkü orada koşullar başkadır, doğa yasaları, daha doğrusu evrensel İlâhî İrade Yasaları’nın oralardaki tezahürü farklıdır. Demek ki, kader kavramı için; mekândan mekâna, varlıktan varlığa bir değişkenlik söz konusudur. Burada ard arda gelen birkaç cümleden de anlaşılacağı gibi, kader kavramı yerine “alın yazısı” deyivermek oldukça yetersiz ve kısır bir niteleme olmaktadır. Nitekim İLÂHİ NİZAM ve KÂİNAT adlı eserde Önder Plan’ın verdiği bilgilerden anladığımız kadarıyla kader, “kader mekanizması” şeklinde, evren ötesinden kaynaklanan ve evren kapsamlı, evrendeki ilâhi düzenle ilgili bir kavramdır.

Dünya mekânı, Kader İlkesi’nin dünyadaki işlevinin sonucudur(1). Kaderin hidrojen âlemindeki tezâhürü "yüzeysel zaman mekânı"dır. Yüzeysel zaman, dünyada dünya idrakine hitap eden zamandır(bkz. syf. 112+205+209+231). Evren ötesi Aslî İlke’ye bağlı kader ilkesinin dünyadaki işlevinin sonucu, bizlerin enkarnasyon ortamı olan dünya mekânıdır.

Ünite’den süzülerek evrene giren Aslî İlke’nin içinde, Aslî Zaman İlkesi ve Yüksek Kader İlkesi bulunur. Yüksek Kader İlkesi’nin evrendeki tezâhürü Kader işleyişidir(mekanizmasıdır). Yüksek kader ilkesinin gereklerinin evrendeki tezahürü “kader işleyişi(mekanizması)” olmaktadır(2). Ünite’den süzülerek evrene giren Aslî İlke’nin içinde, Aslî Zaman İlkesi ve Yüksek Kader İlkesi bulunur. Yüksek Kader İlkesi’nin evrendeki tezâhürü Kader Mekanizması’dır.

Kader işleyişi de kader ilkesinin evrendeki akışıdır(3). Bu durumda; tesirin tezâhürünün “hareket” olduğu gibi, kader işleyişinin madde ortamındaki tezâhürü de “mekân” olmaktadır. Dolayısıyla evrensel kader işleyişi farlıklı özelliklerdeki maddesel ortamlarda farklı şekillerde tezahür eder. Mekânı ifade eden maddenin her şekli ile, olayların her durumu “ kaderin bir tecellisi "dir.(4) Bu anlamda kader, Aslî Gerekler’in yerli yerinde uygulanmasını sağlar(5). Bu söylemlerden de anlaşılacağı gibi, haşmetini sezinlemek bile bizler için çok zor olan ilâhî düzen, denge(adalet); Aslî İlke’nin gereklerine, İlâhî İrade Yasaları’na, ve Yüksek Kader İlkesi’ne göre kurulmuş ve sürmektedir.

İlâhi düzen denge ve ölçü üzerine kurulmuştur(6) ve bağlı olarak adalet üzeredir. Esâsen adalet, denge demektir. Doğal olarak adaletsizlik, dengesizlik demektir ki bu ilâhî düzen için düşünülemez. Kader ise; ölçü, düzen, uyum anlamlarına gelen bir sözcüktür ki bunların hepsi evren için geçerlidir. İlâhî düzende ölçü ise şaşmaz İlâhî İrade Yasaları ile sağlanır ve her şey hesap-kitap ve akıl almaz ölçü üzeredir. İlâhî İrade Yasaları kutsal metinlerde Sünnetullah(ALLAH’ın sünneti) olarak geçer. “Sünnet” ise, tavır/tarz/yöntem demektir; yani “ALLAH’ın sünneti, tarzı/tavrı”... Sünnetullah’ın bizlerin bildiği madde ortamındaki adı doğa yasalarıdır. İlâhî İrade Yasaları’nın tezahürleri olan doğa yasaları farklı uzaysal objelerde ve beşerî toplumlarda farklı görünümlere bürünür ama ALLAH’ın sünneti evrenseldir, değişmez(7). Görüldüğü gibi, alıntıladığımız bu değerli ve derinlikli bilgiler ışığında, klasik kader anlayışımızda düzeltmelere ve iyileştirmelere gitmekte yarar vardır. En sıradan anlamıyla, kader; “alın yazısı” olmadığında öte, aslında kısa vadede yapıp ettiklerimizin (evrensel nedensellik yasasına göre) olmazsa olmaz sonucudur. Dar çerçevede bir kader anlayışımız varsa bile; bu, kendi edimlerimizin sonucudur. Bu sonucun faturasını başkalarına ve ALLAH’a çıkarmanın bir anlamı yoktur.

...................................

(1) İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 274

(2) a.g.e. syf. 231,233,234,274

(3) a.g.e. syf. 238

(4) a.g.e. syf. 235

(5) a.g.e. syf. 232

(6) Kur’an, Rahman 5, Nisa 86, Hıcr 4+19+21, Ra’d 8, Sâd 27

(7) Kur’an; İsra 77, Ahzâb 62, Fâtır 43

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder