İLETİŞİM ALANIMIZIN KÜRESELLİĞİ
DERLEYEN: Selman Gerçeksever
GİRİŞ
Bildiğimiz kadarıyla, ruh varlığının kozmik
görevi, ruhsal âlemlerle maddesel âlemler arasındaki iletişimi
gerçekleştirmektir. Ruhsal âlemden maddesel âleme, maddesel âlemden ruhsal âleme
tesir(bilgi) alışverişi (iletişim ve etkileşim) özellikle “ara plan” durumunda olan
enkarne ruh varlığı aracılığıyla olur. Bu iletişim ve etkileşim sâyesinde
maddesel âlemler gelişir. Ruh varlığı söz konusu iletişim işlevini bedenlenerek
yapar.
Enkarne durumda olan her varlık, kendisi
bilsin ya da bilmesin, yüce ruhsal tesirlerin enkarnasyon ortamına
aktarılmasında hizmetlidir. Ruhsal planlardan akıp gelen “geliştirici tesirler”in fizik planlardaki dağılımını ve işlevlerinin
düzenli bir şekilde oluşmasını sağlamak için, bu tesirlerin aktarılmasında,
enkarne varlıklar olarak görev alırız. Bu cümleden olmak üzere, seçme
özgürlüğümüzü ve vazife yapma hakkımızı kullanarak aldığımız göreve göre,
plansal organizasyon içindeki yerimiz belirlenir.
Başka türlü bir söylem ile, varlıkların
şuursal gelişim düzeyine ve vazife yapma hakkını kullanış şekillerine göre; bir
kısım varlıklar aldıkları tesiri sâdece taşır, yansıtır ve (otomatik bir
şekilde) aktarır. Bir kısım varlıklar ise; yerli yerine, zamanında aktarır ve
bu aktarımı neden yaptığının bilgisine de sahiptir. Kısacası, kutsal olanın;
maddesel ortamlarda sürekli tezahürüne araç ya da aracı olmak ruh varlığının en
büyük görevidir.
Bu iş tüm evrenlerde planlar hâlinde
yapılır. Plansal topluluklar hâlinde bulunan ruh varlıkları belirli bir
zaman-mekân kesitinde, irâdesi ve iktidarı sâyesinde uyum sağladığı bir ortama
yönelir(şuurunu oraya yansıtır…). Bu yönelişi belirleyen faktörler; seçme
özgürlüğü, plan içindeki vazife yapma hakkı ve o zaman-mekân kesiti içindeki içsel
gelişim ihtiyaçlarıdır. Varlığın bu ihtiyacını da, büyük ölçüde, özündeki
bilginin kullanılabilirlik yüzdesini artırma eğilimi ve idraklenme cehti
belirler.
Bu yönelişle ruh varlığı enkarne olacağı
ortamı, zaman enerjisini kullanarak (1) enkarne olacağı ortamı etkisi altına
alır. Kendi alanı ile yöneldiği alan arasındaki ortak alanı “endüksiyon”
yoluyla oluşturur ya da bu oluşumun zamanını bekler. Yukarıda söz konusu edilen
iletişimin/etkileşimin gerçekleşmesi için, bu iki alanın en azından birbirine teğet olması gerekir. Bir ortak
alan oluşumu için bu, en az ve yeterli koşuldur. Ama iki alan çemberlerinin
(sınırlarının) kesişip iç içe olması daha güzeldir. Bu aşamadan sonra
enkarnasyon, mantal düzeyden fizik/biyolojik düzeye indirilmiş olur. Bundan
sonra, ruh ve madde arasındaki iletişim tekrar tekrar doğuşlar süreci ve
silsilesi içinde mensup olduğu planın genel vazife kapsamı içinde bir devrenin
sonuna kadar sürüp gider.
KOZMİK İŞLEVLER
Bu şekilde, enkarnasyonlardan oluşan
iletişim süreci içinde ruh varlıkları hem yukarıda belirtilen kozmik işlevlerini(2)
gerçekleştirirler, hem de maddeyi geliştirirler ve bu yolla da kendileri için
daha süptil düzeyde maddesel formları da hazırlarlar.
Söz konusu süreç içinde olan öyle maddesel
ortamlar vardır ki, biz onları ruh zannedebiliriz. Bu bakımdan ruhun özündeki
bilgisinin uygulamasının da, maddenin gelişiminin de sonu yoktur. Ruh ve madde
arasındaki bu etkileşim süreci içinde ruh, maddesel ortamlarda sürekli olarak
enkarne durumdadır.(3) Ne kadar ince düzeye olursa olsun, ruh hiçbir zaman bedensiz
(araçsız) olarak madde âleminde bulunmaz.
Dolayısıyla enkarnasyon, evrenler boyunca
sürüp giden iletişim ve etkileşimin kaçınılmaz gereğidir.Her iletişim süreci
bir enkarnasyonu gerektirir. Bildiğimiz kadarıyla, enkarnasyon-
suz iletişim olmamaktadır. En aşkın
(müteal) anlamda öz olarak da düşünsek, özün madde ile iletişimini sağlayan,
onun cevheridir. Öz olarak, ruh varlığı söz konusu iletişime geçebilmek için,
cevheriyle en genel anlamda zâten maddeye enkarne durumdadır.
GELECEĞE ENKARNASYON…
Bu genel girişten sonra,koşulları ve genel
durumu bizlerce az çok belli olan ve şu zaman-mekân kesitinde bulunan kendimize
iletişim ve enkarnasyon açısından bakalım: Ruh varlığı için, iletişim aracının
çeşitli bedenler olduğunu yazımızın giriş kısmında belirtmiştik. Bu iletişim
aracıyla, herhangi bir yaşamda bulunurken, genel anlamda belirli bir yaşam
planı uygulamak için bir enkarnason ortamında tezâhür ediyoruz demektir. Bu
genel uygulama içinde yaptığımız işleri 2 ana grupta toplayabiliriz:
1- Yaşam
planımızla ilgili uygulamalar,
2- Eski
yaşamlarımızda noksan bıraktığımız uygulamalar.
Bu bakımdan, ruh varlıklarının belli bir
enkarnasyondaki iletişim alanı, geçmiş ve gelecek yaşamlarını da kapsayan bir
küresellik içindedir. Yani bu günkü yaşam planı uygulamamızı yaparken, bağlı
olduğumuz plan içinde vazife yapma hakkını kullanırken, zaman zaman eski
realitemizle ilgili noksanlarımızı da tamamlayabildiğimiz gibi, zaman zaman da
gelecekteki enkarnasyon alanımızla ortak alan oluşturma girişimlerinde (uzaktan
etkileme, endüksiyon şeklinde) bulunuruz. Bu anlamda zaman zaman gelecekte yaşadığımızı
ve bu şekilde geleceğimizi hazırladığımızı söyleyebiliriz. Geleceğe beklide bu
şekilde şimdiden enkarnasyon girişimlerinde bulunuyoruz…
ORTA YOLDA OLMAK…
Bu durumda, bizlerin belli bir zaman ve
mekân kesiti içinde (şimdi ve burada) “iletişim etki alanımız” küresel bir
görünüm arz eder. Yaşam planımızın ve belli bir yaşamdaki vazifemizin
gerektirdiği kadar bir şuur konsantrasyonu ile dünya bedeninde bağlıyken bile,
dünya şuuruyla uzanabildiği kadar, zaman zaman da olsa, geçmişe ve geleceğe
yöneliriz. Ayrıca, ruh varlığı olarak
konsantrasyonumuzun geri kalan kısmıyla düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü bir
iletişim etkinliği içinde bulunuyoruz ve bu etkinlik, hazırlık ve uygulama
aşamalarında da tek yönlü bir iletilişim
şeklinde doğrusal (linear) değildir ve bu, geçmiş ve gelecekle bağlantılı
olarak sürüp gider.
Bu şekilde küresel olduğunu gördüğümüz bu
iletişim sâdece dünya bedeni ve onun uzantılarıyla gerçekleştirmeye
çalıştığımız yönüne tekrar dönecek olursak; bu iletişimin kuşkusuz, sağlıklı ya
da sağlıksız olması söz konusudur. Burada “sağlıklı iletişim ” dünya maddesiyle
%5o oranında bir alışverişle gerçekleşen iletişimdir. Bu bizim yaşamda, madde
içindeyken ruhsal dünyanın yasalarını burada fizik âlemde uygulamamız gereken
gerekli ve yeterli koşuldur. Maddesel câzibeye rağmen maddeye kapılmadan, onun
(yolun) esiri ve oyuncağı olmadan her iki tarafın da hakkını vererek iletişimi
sürdürmektir ki, bu tutum “orta yolda olmak ”tır. Eğer bu denge, maddenin doğal câzibesinden ve beşeri
koşullandırmalardan dolayı madde lehine bozuluyorsa, o zaman “sağlıksız
iletişim ” söz konusudur. Sağlıksız iletişimde; enkarne varlık olarak
kendi açımızdan düşünürsek, bize oranla madde daha çok ve hızlı gelişiyor
demektir. Oysa, bizden beklenen; maddeyi geliştirmek ama aynı zamanda, kendi
özümüzdeki bilginin o mekândaki kullanılabilirlik yüzdesini en üst düzeye
çıkartmaktır. Bu şekilde, belirli bir siklus içinde(devre sonuna kadar)
başlangıçtaki ahdimizi(4) planımızla
birlikte gerçekleştir-
mektir. Sonunda, “bize söylendiği gibi olmak ”tır. Bu sâyede de , eşyanın hakikatine
maksimum düzeyde nüfuz etmiş olmaktır.(5)
SABIR VE TAHAMMÜL
Yukarıda söz konusu ettiğimiz istenmeyen
tehlikeye karşı, bedenli ruh varlıkları olarak bizler taa eski dönemlerden beri
uyarıldık. Dinlerin ve seçkin inisiyatik öğretilerin ortak hedefi bu değil
miydi? Aslında uyaran da biziz, uyarılan da… Sâdece inisiyatik ve dinsel
öğretilerle değil, toplumsal ve doğal âfetelerle de gelen tüm uyarılar
çerçevesinde biliyoruz ki, söz konusu iletişimimiz sağlıksız olduğu zaman,
icaplar ortamında ıstırap hazır… Çünkü yine ıstıraplar ve eprövler(yaşam
sınavları) sâyesinde biliyoruz ki, daha çok bize ıstırap veren şeylerde hikmet
ve rahmet bulunmaktadır. Ayrıca, ıstırap durumunun bireyi uyanık tutucu bir
yararı olduğunu da biliyoruz. Biraz uyanık olunabilirse, ıstırapta “sabır
ve tahammül durumu ” vardır (ya da kişi ıstırap çektiği zamanlarda
sabır eve tahammül durumu içine girer) ki, bu durum da kişi için, bağlı olduğu ruhsal plandan düşey
tesirleri aldığı en elverişli durumdur. Başka bir deyişle, enkarne varlığın,
planıyla iletişiminin yoğunlaştığı zamandır/durumdur.
ISTRAPLARDAN YARARLANMAK…
Bu nedenle, maksatlı ıstırap durumunun
önemi tüm ciddi inisiyasyonlarda vurgulandı durdu. Çünkü belirli bir enkarnasyon
ile geçmiş olduğumuz iletişimden beklenen değişimin, gelişimin , farkındalığın,
anlayışın ve uyanışın gerçekleşmesi için, söz konusu iletişimin sağlıklı sürmesi
yönünde titizlik göstermek durumundayız. Ya da olası ve istenmeyen bir “sapma”
ortaya çıktığında da ıstıraplardan yararlanma yönünde titizlik göstermeliyiz.
Bir enkarnasyon ile sağlanmış bulunan iletişimin
sağlıklı oluşunun başka bir yan ürünü de sağlıklı bir yardımlaşma ve dayanışma
bilincidir. Çünkü iletişimde bir şeyleri(düşünce, duygu, bilgi) paylaşmak söz
konusudur. Paylaşmak ise ancak sağlıklı bir iletişim halinde “yardımlaşma
ve dayanışma bilinci ” içinde olur. Bu nedenle, yardımlaşma ve
dayanışmanın hedefi de, plansal anlamda bir iletişimdir. Bu durumda en önemli
katalizör ise sevgidir. Çünkü sevgi enerjisinin en büyük işlevi ortak alan
kurdurma etkisidir. Evrensel sevgi enerjisi gereği, varlıklar enkar-
nasyonlar süreci içinde sağlıklı iletişim
eve etkileşim ile yardımlaşmaya ve
dayanışmaya giriyorlar. Bu şekilde, “varlık varlığın gelişim aracıdır..”
ya da “her şey birbirini geliştirmek için vardır…” bilgisinin gereğini
yerine getirmiş oluyorlar.
Bu durum aslında, plansal büyüklükte ve
küresellik boyutunda bir plan içinde olup duran en belirgin süreçtir. Planın
payına düşen bilginin, tüm plan katmanları ve varlıklarınca emilmesi,
paylaşılması ve hazmedilmesidir. Plansal bir yapı en kusursuz ortak alan olduğu
gibi, o aynı zamanda; yardımlaşama ve
dayanışma bilincinin en kusursuz şekilde gerçekleştiği bir mekândır. Söz konusu
yardımlaşma ve dayanışma sâdece plan bünyesinde değil, bir üst ve bir alt
planlarla da bağlantılı olarak gerçekleşir. İşte bu iletişime katılma şeklimizi
ve plansal hiyerarşi içindeki yerimizi genel tekamül düzeyimiz belirliyor.
EVRENLERİN
AKTİF ELEMANI
Yukarıda sözünü ettiğimiz iletişimin
temelinde, hem plansal hem de dünyasal anlamda fedakârlık vardır.(6) Çünkü söz
konusu iletişime sağlıklı bir şekilde katılmak; maddenin üzerimizdeki câzibesini
%50’ye kadar indirmekle olasıdır. Bu ise fedakârlığı gerektiren bir zorunluluktur.
Bunu için maddenin câzibesiyle ortaya çıkan atâletten uzak olarak iletişimin
gereği olan sağlıklı ve içsel gelişim yönündeki etkinliklere önem vermekte
yarar vardır.
Evrenlerin aktif unsuru(elemanı) ruhtur. Bu
nedenle, hem bedenli ruh varlığı olarak, hem de “sağlıklı iletişim ”in
doğal gereği olarak kendimizi her an hatırlar halde uyanık tutmaya özen göstermeliyiz. Başka bir söylemle, madde
ile iletişim durumunda bulunduğumuz şu halde aktivitemiz ne kadar yoğun ise,
iletişimimizin “kalitesi ” de o denli yüksek olacak demektir. Bu “kalite
”, aynı
zamanda ruhsal rahmetten yararlanma
oranımızı da belirler, unutmayalım…
S O N
U Ç
Tüm bu açıklamalardan sonra, içsel gelişim
açısından ortak alan kurmanın ve onu sağlıklı ilişkiler ve etkileşim içinde
sürdürmenin önemi herhalde ortaya çıkmıştır. Çünkü besbelli ki; anlayıştaki ve
sezişteki olası tıkanıklıkların giderilmesi ve ruhsal gücün tezahürü ortak
alanın verimli zemini içinde olasıdır. Şuursal darlığın anlayışa dayalı
iletişimle giderilmesi de ortak alanın verimli ortamında deneyimlenebilecek güzel bir başarıdır. Ayrıca, anlayışa dayalı
böyle bir iletişim ile; konuların/kavramların derin anlamlarına varılması da
ortak alanda olasıdır. Bu şekilde, “anlayışına/idrakine varılan bilgi ”nin
uygulaması da içtenlikle/sabırlı tahammül ile böyle etkili bir ortak alan
çalışmasından sonra olasıdır. Bu nedenle, irşadından yıllardan beri
yararlanmayı sürdürdüğümüz yüce Sadıklar Planı Tebliğleri’nde, “…ikili
üçlü gruplar oluşturarak çalışınız….” anımsatmasının bir çok celsede
yinelenmiş olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
…………………..
(1)
Zaman
enerjisinin en büyük işlevi , olgunlaşma yönünde değiştiriciliktir. Ruh varlığı
tesirliliğini Zaman Enerjisi ile gösterir. Evrenlerde, Zaman Enerjisinin etkisi
altında olup da, tekamül etmeyen hiçbir şey bilmiyoruz. Ruh varlığı yaratma
eylemine, Zaman Enerjisini kullanarak başlar. Başka türlü ifadesiyle, bir
yerdeki/zemindeki tezahüratı (yaratılışı)
Zaman Enerjisi (Kronos Tanrı) başlatır. Gerçek anlamda “zamanı yaşamak”, “çağdaşlık”, “zamana uymak”
emek, bulunduğumuz mekândaki Zaman Enerjisinin en ince titreşimine uyum sağlama
performansı sergilemek demektir.
(2)
Ruh
varlığının kozmik işlevini şöylece özetleyebiliriz:
* Ruhsal âlem ile maddesel
alem arasında iletişim.
* Yüce ruhsal tesirliliğin
maddesel evrenlerde sürekli tezahürüne araç olmak canlı (ve hele zeki)
varlıkların görevidir. Bu, ebedi ve en kutsal görevimizdir. Bu görevimizi
giderek daha iyi yapar kaliteye yükseltmek durumundayız.
* Enkarne olan her varlık, bilerek/bil-
meyerek yüce ruhsal etkileri
aktarır/yayar ya da yansıtır. Ruh varlığı bu işlevini ortak alan kurarak gerçekleştirir.(Bu
konuda daha ayrıtılı ve teknik bilgi için bkz. İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, Bedri
Ruhselman)
(3)
Bir
maddesel ortamın fiziğinden astraline çekilmesi (hatta, tekrar bedenlenmek
üzere) o ortamın spatyomuna çekilmesi, oradan ayrılmışlığını ifâde etmez.
(4)
“Ahdini bozanlardan olmayın!” meâlindeki
Kur’an ayetleri için bkz. Bakara: 11,63; Nahl: 34; İsra: 34,37,38.
(5) Eşyanın hakikatini görme
duasını sâdece Muhammed Peygamber değil,
Hermes de yapmıştır: Kadim Mısır’ın yüce inisiyesi Hermes, “eşyanın hakikatini görme arzusu”nu dile
getirdiğinde; kendisini önce, içinde tüm canlı formların kıpır kıpır hareket
ettiği latif bir ışığın esiri dalgaları içine gömülmüş halde hissetmiş,
ardından yoğun maddeye özgü karanlıkların
çine dalmış ve o anda bir ses işitmişti. Bu ses ışığın sesiydi(*) Aynı
anda derinliklerden bir ateş fışkırmış, bunun üzerine de kaos birden
kayboluvermiş, her taraf sütliman olmuş ve aydınlanıvermişti.(*)Bu ışık,
yıldızların ışığından önce yaratılmış bir ışık; yani, anlamakla kavranılabilen
bir ışıktı.(*)Kaynak: Büyük İnisiyeler -sayfalar 291,292, Ruh ve Madde
Yayınları
(6)
“Fedâ etmek”, “terk etmek ”, “sâdeleşmek
” sözcüklerinde anlamını bulan “fedakarlık ” adına, sevdiğinizden
dolayı, bir çok şeyi feda edebilirsiniz. Feda etmesini öğrenmek sevgi pratikleriyle
olur ve vericiliğin,
elciliğin (digerkamlığın) en
doğal şekli
de sevgi ile olur. Bunların
ileriki aşamalarında bir yerde; çok daha yüksek bir hedef için sevdiğinizi feda
edersiniz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder