KURTARICI
TESİRE UYUM SAĞLAMAK
HAZIRLAYAN: Selman
Gerçeksever
İlâhî İrâde Yasaları’na uymamak söz konusu
değil ama, seçme özgürlüğümüz(*)
de fıtratımızda bulunduğu için, bu varlıksal özgürlüğümüzü bu yönde kullanma
hakkımız da var, nasıl ki cehennemi yeğleme özgürlüğümüz de olduğu gibi. Bu
nedenle gelişim açısından esas olan, İlâhî İrade Yasaları’na giderek uyum
saylamak, onlarla bütünleşmek ve onları kullanır düzeye gelerek, evrende olup
bitenlere daha etkin bir katılımcı olmaktır. Evrenin “organizasyon sistemleri”nde(1) bulunan varlıklar
evren kapsamlı yasalara ve Aslî İlke’nin(2) gereklerine derece derece uyum sağlamış ve
bunlarla bir şeyler yapabilir ve İlâhî Murad’a daha iyi ve etkin bir şekilde
hizmet eder duruma gelmiş varlıklar olsa gerek… Bununla bağlantılı olarak,
yaratılmış olup da gelişmemek söz konusu olmadığını biliyoruz. İlâhî İrâde
Yasaları’na uymamak şöyle dursun, evrende ruh varlıkları sürekli olarak
yasaların gözetim ve denetimi altında ilerlemek zorundadırlar; anladığımız
kadarıyla, evrende ilâhî düzen böyle sağlanıyor. Yüceler Yücesi Yaradan,
yarattıklarını yasalarıyla geliştirmeye, yüceltmeye çalışıyor, kendisine yardım
etmemizi istiyor, biz varlıkları kendisine benzetmeye çalışıyor ve kendisine
yakın olmamızı istiyor(3).
Zâten, elimizdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla da; sâdece maddenin
gelişiminde değil, ruhun tekâmülü kapsamında olup duran ve evrende olup biten
de bundan başkası değil.
Tüm varlıklar için tek yön ve tek hedef olan bu
varlıksal başarıya ulaşmanın evren kapsamlı etkinlikleri, maddenin
derinliklerinde(âlemlerin uzaysal objelerinde), hattâ “amorf madde”nin ilk
hallerinden, hidrojen öncesi aşamalardan başlayarak sürüp gidiyor(4). Bu gelişim
etkinliğinin bizlerin düzeyindeki görünümü, kendini tanıma/bilme duyarlılığı
içinde; doğru yolda olabilmek, saflaşmak, yenileşmek ve Yukarı’ya ve
dolayısıyla İlâhî İrâde Yasaları’na giderek daha çok uyum sağlayabilmek. Bunlar
çok kadîm zamanlardan günümüze değin sâdece kutsal metinlerde değil, seçkin
inisiyasyonlarda, kadîm bilgeliklikte de anlatılmış, yaşama nasıl uygulanacağı
peygamberler ve büyük inisiyeler(5)
tarafından gösterilmiştir. Gelişimi ağırlaştırıcı yapay gereksinim ve
isteklerden arınmak, sahte benlikleri en aza indirmek,
duyguları/duygusallıkları yönetme gayretleri kişiyi sâdeleşmeye ve saflaşmaya
götüren uygulamalardır. Bunu sürdürülebilir kılmak, bir ömrü böyle geçirmeye
çalışmak, bir bakıma “ibâdet hâlinde yaşamak” olsa
gerek… Bu anlamda saflaşmak ve arınmakla gelen “kalp temizliği”, bir
bakıma (yukarıda değindiğimiz) ALLAH’a benzeme ve O’na yaklaşma çabasıdır. Bu “yaklaşma/yakınlaşma”
her ne kadar mutlak anlamda sonsuz kere sonsuz bir gidiş olsa da; Kişi bunla ne
kadar başarılı olursa, İlâhî İrâde Yasaları’na da bu zaman-mekân kesitinde o
denli uyum sağlamış demektir. Bu da tüm varlıklar için ideal bir başarıdır.
Bu güzel gidiş aynı zamanda “yenileşmek”
demektir. Gelişimin “geri gitmesi” diye bir şey olmadığına
göre, değişmemek ve yenileşmemek de söz konusu değildir. Burada “yenileşmek”, zihinsel içerik ve
nitelikle ilgili olduğundan, bu anlamda “yenileşmek” büyük ölçüde;
önyargılar, tutuculuk, gelenekçilik, ecdatperestlik ve yeknesaklıkla ilgilidir.
Bu durumda olan bir zihin küresel; düşünemez, irdeleyemez ve algılayamaz.
Özellikle devre sonlarında, devreyle birlikte yeknesak düşüncenin iflas etme,
tümden işlevsiz kalma günleri de yakındır. Bir üst paragrafta sözünü ettiğimiz
kavramlardan, sâdece; doğru yolda olabilmek, saflaşmak ile birlikte bu anlamda
“yenileşmek”
de Göksel Tesir’e uyum bakımından gereklidir. Burada “Göksel Tesir”den devre
sonunun rahman ve rahim olan şuurda uyandırıcı(kıyam ettirici) tesirini
kastediyoruz. Bireysel vicdanların Yukarı’nın emellerine (İlâhî İrâde) uyumlu
kılınması da bununla olası.
Sâdeleşme ve saflaşmayla(arınmayla) gelen bu
yenileşme söz konusu şuurda uyandırıcı tesirlere açıklık anlamına geleceğinden,
süngerin suyu emişi gibi; bu durumda olan birey kurtuluşunu kolaylaştırıcı bu
tesirleri sâdece çekmekle kalmayacak, çevresine yansıtacaktır da… Rabb adına
konuşacak hâlimiz yok ama dipnot üçte numaralarını verdiğimiz ayetlerden
sezinlediğimiz kadarıyla, Rabb’in muradı (İlâhî Murad) kendi ruhsal enerjisini,
gözetimi altındaki varlıklara en yüksek oranda aktarabilmek. Bu ilâhi lütuftan
nasiplenebilenlere ne mutlu…
……………………………………………………..
(*) VARLIKSAL
İLKELER, Ruh ve Madde Yayınları
(1) İLÂHİ NİZAM ve KÂİNAT, Bedri Ruhselman, syf.
70,74,79,168,173,245.
(2) Dipnot 1’deki eser,
syf. 195,231 ve devamı, 294,305.
(3) Fecr Sûresi, Bakara
221, Hac 40, Muhammed 7.
(4) Bu aşamaların
ayrıntıları dipnot 1’deki eserde görülebilir(syf. 7 ve devamı, 20 ve devamı, 40
ve devamı, 191 ve devamı.)
(5) BÜYÜK İNİSİYELER, Ruh ve Madde Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder