Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

5 Şubat 2017 Pazar

KURTARICI TESİRE UYUM SAĞLAMAK

KURTARICI TESİRE UYUM SAĞLAMAK
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever

İlâhî İrâde Yasaları’na uymamak söz konusu değil ama, seçme özgürlüğümüz(*) de fıtratımızda bulunduğu için, bu varlıksal özgürlüğümüzü bu yönde kullanma hakkımız da var, nasıl ki cehennemi yeğleme özgürlüğümüz de olduğu gibi. Bu nedenle gelişim açısından esas olan, İlâhî İrade Yasaları’na giderek uyum saylamak, onlarla bütünleşmek ve onları kullanır düzeye gelerek, evrende olup bitenlere daha etkin bir katılımcı olmaktır. Evrenin “organizasyon sistemleri”nde(1) bulunan varlıklar evren kapsamlı yasalara ve Aslî İlke’nin(2) gereklerine derece derece uyum sağlamış ve bunlarla bir şeyler yapabilir ve İlâhî Murad’a daha iyi ve etkin bir şekilde hizmet eder duruma gelmiş varlıklar olsa gerek… Bununla bağlantılı olarak, yaratılmış olup da gelişmemek söz konusu olmadığını biliyoruz. İlâhî İrâde Yasaları’na uymamak şöyle dursun, evrende ruh varlıkları sürekli olarak yasaların gözetim ve denetimi altında ilerlemek zorundadırlar; anladığımız kadarıyla, evrende ilâhî düzen böyle sağlanıyor. Yüceler Yücesi Yaradan, yarattıklarını yasalarıyla geliştirmeye, yüceltmeye çalışıyor, kendisine yardım etmemizi istiyor, biz varlıkları kendisine benzetmeye çalışıyor ve kendisine yakın olmamızı istiyor(3). Zâten, elimizdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla da; sâdece maddenin gelişiminde değil, ruhun tekâmülü kapsamında olup duran ve evrende olup biten de bundan başkası değil.

Tüm varlıklar için tek yön ve tek hedef olan bu varlıksal başarıya ulaşmanın evren kapsamlı etkinlikleri, maddenin derinliklerinde(âlemlerin uzaysal objelerinde), hattâ “amorf madde”nin ilk hallerinden, hidrojen öncesi aşamalardan başlayarak sürüp gidiyor(4). Bu gelişim etkinliğinin bizlerin düzeyindeki görünümü, kendini tanıma/bilme duyarlılığı içinde; doğru yolda olabilmek, saflaşmak, yenileşmek ve Yukarı’ya ve dolayısıyla İlâhî İrâde Yasaları’na giderek daha çok uyum sağlayabilmek. Bunlar çok kadîm zamanlardan günümüze değin sâdece kutsal metinlerde değil, seçkin inisiyasyonlarda, kadîm bilgeliklikte de anlatılmış, yaşama nasıl uygulanacağı peygamberler ve büyük inisiyeler(5) tarafından gösterilmiştir. Gelişimi ağırlaştırıcı yapay gereksinim ve isteklerden arınmak, sahte benlikleri en aza indirmek, duyguları/duygusallıkları yönetme gayretleri kişiyi sâdeleşmeye ve saflaşmaya götüren uygulamalardır. Bunu sürdürülebilir kılmak, bir ömrü böyle geçirmeye çalışmak, bir bakıma “ibâdet hâlinde yaşamak” olsa gerek… Bu anlamda saflaşmak ve arınmakla gelen “kalp temizliği”, bir bakıma (yukarıda değindiğimiz) ALLAH’a benzeme ve O’na yaklaşma çabasıdır. Bu “yaklaşma/yakınlaşma” her ne kadar mutlak anlamda sonsuz kere sonsuz bir gidiş olsa da; Kişi bunla ne kadar başarılı olursa, İlâhî İrâde Yasaları’na da bu zaman-mekân kesitinde o denli uyum sağlamış demektir. Bu da tüm varlıklar için ideal bir başarıdır.

Bu güzel gidiş aynı zamanda “yenileşmek” demektir. Gelişimin “geri gitmesi” diye bir şey olmadığına göre, değişmemek ve yenileşmemek de söz konusu değildir.  Burada “yenileşmek”, zihinsel içerik ve nitelikle ilgili olduğundan, bu anlamda “yenileşmek” büyük ölçüde; önyargılar, tutuculuk, gelenekçilik, ecdatperestlik ve yeknesaklıkla ilgilidir. Bu durumda olan bir zihin küresel; düşünemez, irdeleyemez ve algılayamaz. Özellikle devre sonlarında, devreyle birlikte yeknesak düşüncenin iflas etme, tümden işlevsiz kalma günleri de yakındır. Bir üst paragrafta sözünü ettiğimiz kavramlardan, sâdece; doğru yolda olabilmek, saflaşmak ile birlikte bu anlamda “yenileşmek” de Göksel Tesir’e uyum bakımından gereklidir. Burada “Göksel Tesir”den devre sonunun rahman ve rahim olan şuurda uyandırıcı(kıyam ettirici) tesirini kastediyoruz. Bireysel vicdanların Yukarı’nın emellerine (İlâhî İrâde) uyumlu kılınması da bununla olası.

Sâdeleşme ve saflaşmayla(arınmayla) gelen bu yenileşme söz konusu şuurda uyandırıcı tesirlere açıklık anlamına geleceğinden, süngerin suyu emişi gibi; bu durumda olan birey kurtuluşunu kolaylaştırıcı bu tesirleri sâdece çekmekle kalmayacak, çevresine yansıtacaktır da… Rabb adına konuşacak hâlimiz yok ama dipnot üçte numaralarını verdiğimiz ayetlerden sezinlediğimiz kadarıyla, Rabb’in muradı (İlâhî Murad) kendi ruhsal enerjisini, gözetimi altındaki varlıklara en yüksek oranda aktarabilmek. Bu ilâhi lütuftan nasiplenebilenlere ne mutlu…
……………………………………………………..
(*)   VARLIKSAL İLKELER, Ruh ve Madde Yayınları
(1)    İLÂHİ NİZAM ve KÂİNAT, Bedri Ruhselman, syf. 70,74,79,168,173,245.
(2)   Dipnot 1’deki eser, syf. 195,231 ve devamı, 294,305.
(3)   Fecr Sûresi, Bakara 221, Hac 40, Muhammed 7.  
(4)   Bu aşamaların ayrıntıları dipnot 1’deki eserde görülebilir(syf. 7 ve devamı, 20 ve devamı, 40 ve devamı, 191 ve devamı.)
(5)   BÜYÜK İNİSİYELER, Ruh ve Madde Yayınları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder