Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

22 Kasım 2010 Pazartesi

SESLER ve BİZLER

SESLER ve BİZLER
Hazırlayan: Selman GERÇEKSEVER

Seslerin ve müziğin yeni yeni keşfedilen etkileri kadim zamanlardan
beri biliniyordu. Pramitlerin yapımıyla ilgili teorilerden biri, tonlarca
ağırlığındaki o taş blokların belirli titreşimdeki seslerle levite edil-
diği yönündedir. Bazı hayvanlar hatta bakterilerin bizim işitemediği-
miz seslerden etkilendikleri yeni keşfedildi. Kadim kültürlerde bazı
hastalıkların tedavisi müzikle yapılıyordu. Her türden sesin bombar-
dımanı altında bulunduğumuz gezegenimizde bizler bundan acaba
nasıl etkileniyoruz?

Radyo ve televizyonun ortaya çıkışı ve yayılışıyla; müzik, günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Yaşamı onsuz düşünmek kolay değil…Batıda pek çok kimse müziği sadece bir eğlence aracı olarak görür; müziğin, bireyi  derinden etkileyen tesiri hemen hiç anlaşılmamıştır. Müziğin, yüz yıllar boyunca terapi amaçlı kullanıldığı belgelere dayalı gerçeği pek bilinemez. Oysaki, belli türdeki müziğin, merkezi sinir sistemi üzerinde göz ardı edilemez etkisi vardır. Müziğin bu amaçla dinlenmesi ve değerlendirilmesi; sadece içsel huzuru değil, moral yükselişi de beraberinde getirir.

Öte yandan, karışık ve kaba bir ritim üzerine yapılmış müzik sadece yapıcı olmaktan uzak olmakla kalmaz, aynı zamanda yıkıcıdır da; çünkü o bireyde kızgınlık ve saldırganlık gibi dengesiz ve kolay kolay kontrol edilemeyen duygusallaşmalara neden olur. Günümüz gençliğinin büyük çoğunluğu böyle kaba titreşimli gürültü türünden müziğe açık hedef durumdadır. Bu tür müziğin bireye getirdiği; düşmanca/vahşice değilse bile, kaba saba davranışlardan başka bir şey olmadığı bilimsel araştırma ve gözlemlerle de ortaya çıkarılmıştır.

Kadim Çin’in, adı günümüze kadar ulaşmış üstatlarından Könfüçyüs’ün müzikle ilgili unutulmayan bir özdeyişinde şu bilgiyi buluyoruz:”Varlıksal  yapımızla yakın ilişkisinden dolayı; müziğin, yersel ve göksel titreşimleri içeren etkin bir niteliği vardır.” Kadim kültürlerde dinsel düşünceler ve ritüeller arasında her zaman yakın bağlantı olagelmiştir: Şamanlar, trans hallerine davul ritmi ve fülüt türünden bir enstrümanın eşliğinde girerdi. M.Ö. 1500 yıllık bir papürüste belirtildiğine göre, hastalık tedavisinde hastalara korodan ilahiler dinletilirdi. Şifa amacıyla kullanılan tapınaklarda, tapınak müzisyenleri tarafından yapılan müzik ile hastalar sakinleştirilir ve rahatlamaları sağlanırdı.

Kadim Mısır’da müzik terapi uygulamalarını etüd etmiş olan Yunanlı yazar Theophratus’un bugün bizlere aktardığına göre, fülüt ile yapılan müzik, sadece romatizmal ağrıların değil, böcek sokması acılarının da azaltılmasında kullanılırdı. Resmi işlerde çalışan Mısırlılar’a ise, (onların günlük yorgunluklarını gidermek için)  arp, flüt ve lir çalınırdı. Bu enstrümanlar kadim müzisyenler arasında (belki, kişiyi sakinleştirici etkisinden dolayı) çok popülerdi. Tibet’in Budist keşişleri ile, Japonya’nın Şinto keşişleri meditasyonda içsel sükuneti yakalamak için müzikten (chants) yararlanırlardı. Bu tür dinsel müzik Hıristiyan kiliselerinde spiritüel şuura ulaşmayı kolaylaştırmak için hala kullanılır.

Mısır’ın kadim tanrıçalarından Hathor, başlığı lire benzeyen bir kostüm giyerdi. Bu arada yine müzikle ilgili olmak üzere, Eski Ahid’ten; Davud’un, zamanın kralını sakinleştirmek amacıyla ona lir çaldığını anımsıyoruz. Tüm bunlardan ayrı olarak, kadim Yunan mitolojisinde; müziğin şifa verici gücü hep vurgulanmıştır: Orefe, yer altı dünyasına karısını (Eurydice) aramak üzere indiği zaman, elinde bir lir vardı. Çünkü yer altı dünyasında çok başlı köpek (Cerberus) ile karşılaşacağını ve bu yaratığın ancak lir sesi ile sakinleştirlebileceğini biliyordu. Lirin bu canavar üzerindeki etkisi, onu sakinleştirmenin de ötesinde, uyutucuydu. Homer’in Odyssey’ideki Ulysses fena halde yaralandığında, arkadaşı (Autolycus) baş ucunda ona, kanı dindirmek için majik bir melodi mırıldanmıştı.

Kadm Yunanlılar müziği dinleyicinin mantal tepkisine göre 4 kategoriye ayırmış: Bunlardan “Phrygian” türü müzik; hızlı ritmli, animasyon içeren, canlı bir havaya sahipti ve heyecanları tahrik etmek amacıyla dinletilirdi. “Aeolian”, yavaş ve sakinleştirici, stres giderici bir etkiye sahipti. “Lydian” türünün dinlendirici ve gevşetici bir etkisi vardı. Dördüncü kategorideki “Dorian” müzik hepsinden en etkilisi olup, spiritüel yükselmeye yönelik çalışmalarda kullanılırdı.

Ünlü kemancı Yehudi Menuhin de diyor ki; “Müzik terapidir ve hep böyle olmuştur. Ama biz bugün müziğin rehabilitasyon amaçlı kullanılışının tekniklerini yeni yeni keşfediyoruz.” Ünlü bir piyanist olan Yehudi’nin kız kardeşi Hepzibah zamanının büyük bir kısmını psikiyatri hastanelerinde akıl hastalarına çalıp söylemekle geçirmiştir. Hepzibah’ın kendi ifadesine göre, sanki müzik doğrudan doğruya yitirilmiş akıllara hitap etmektedir;  bu şekilde kendini toplumdan yalıtmış olan hastalar (müzik sayesinde) kendilerini çevreye bağlayan bir kanal bulmuş olmaktadır. Otistik çocuklar, ritmik seslere olumlu tepki verir. Yeni beceriler öğrenmede zorluk çekenler üzerinde müziğin olumlu etkileri olduğu görülmüştür.

Gezegenimiz üzerindeki yaşam sürekli olarak zararlı ve yararlı ses bombardımanı altındadır. Aşağı yaşam düzeyli canlılar buna tepki verir; bu yaratıklar bizim işitme sınırımızın altındaki/üstündeki sesleri işitebilir. 1989 Ekim ayında bunun ilginç bir denemesi yapılmış ve bir at yarışında en önde giden at (yarışı bitirmeye çok az kala) beşer kulağının işitemediği bir ses ile ürkütülerek yarış dışı bırakılmıştı.

Köpek eğitiminde de, eğitilmemiş vahşi köpekler yine beşer kulağının işitemediği seslerle etkilenir. Bu esastan hareketle, yılan oynatıcısı da yılanlarını kontrol altında tutmak için müzikten yararlanır. Çiftçiler hayvanlarında süt sağarken, bir yandan da müzik çalarlar. Belli bir notta çalınan müzik ile bir cam bardağı bile kırabilirsiniz. İnce kum taneleri belli tonlardaki müzik ile simetrik şekiller oluşturur.

Ses dalgalarının etkisi üzerindeki araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki,belirli müziksel titreşimlere (daha iyi büyümek suretiyle) olumlu tepki vermektedir. Örneğin, Bach’ın  Brendenburg Konçertosu dinletilen bazı çiçekler (örneğin bir “geranium”) daha hızlı büyümektedir. Lyle Watson “Supernature” adlı eserinde bakterilerin bile müzik ile etkilendiklerini yazmaktadır: Bu bakteriler müziğin belli bir ferekansında hızla çoğalmakta, başka bir frekansında da yaşayamamaktadır. Daha az travmatik olması için, bugün bebek doğumlarında müzik kullanılmaktadır. Annelerin egenellikle ebebeklerini uyuturken, onlara ninni söylemeleri de boşuna olmasa gerek.

Tüm bu keşifler ve teorilerden sonra, kadim kültürlerde müziğin hastalık tedavisinde niçin bu kadar aygın olarak kulanıldığını anlamak zor olmasa gerek. Şimdi biz o kadim zamanların insanlarının müzikten niçin bu kadar yaygın olarak yararlandıklarını yeni yeni keşfediyoruz. Müziğin, psikolojimiz ve zihinsel durumumuz üzerindeki olumlu etkisi yeni yeni keşfediliyor. Alternatif bir terapi şekli olarak müziğin olumlu etkileri yeni yeni anlaşılıyor.

Bu arada, sadece beşeri müzik değil, doğada hazır olarak bulunan müzik bile şifalı (therapeutic) etkilere sahiptir: Pırıl pırıl bir yaz sabahı şafakla birlikte, koruluktaki kuşlar korosunun yavaş yavaş yükselen sesi, çiçek dolu bir bahçede arı vızıltılarının alçalıp yükselen tonlaması ve deniz kıyısını sakin sakin yalayan  dalgaların sesi pek çok besteciye ilham kaynağı olmakla kalmamış, bu ilhamla bir çok meditasyon müziği yapılmıştır… Müziğin bilinen bilinen/bilinmeyen etkilerinden dolayı artık özel müzik dinletileri de yapılmakta; bu işten analayanlar, konferans dinlemeye gider gibi, bir yerlere müzik dinlemeye gitmeketedir.  Örneğin, İngiliz Müzik Terapisi Derneği, Guildhall Müzik Okulu’ nda düznlediği dinletilerle tanınmış bir kuruluştur.
…………………………
Yararlanılan Eser: PSYCHIC HEALING THROUGH THE AGES, Joyce Cooper

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder