Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

26 Eylül 2016 Pazartesi

BULUT UFOLAR

BULUT UFOLAR
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
Hangi zamanda yaşamış olurlarsa olsunlar, insanlar yeni olaylar karşısında(özellikle de daha önce görmediklerine) tepki olarak aynı değilse bile üç aşağı beş yukarı benzer tavır ve tutumu sergilerler. Kişi için, karşılaştığı her yeni durum aslında çözmesi ve zihnen uyumlanması gereken ama egosunun da rahatını kaçıran yeni bir problem niteliğindedir. Kişi böyle bir durumda; inkâr, alay, görmemezlikten gelme ya da “tesâdüf” deyip geçme gibi kaçamak yollara sapmazsa, çalıştıracağı mekanizma; algılama alanına girmiş olan yeni bilgiyi/olguyu/gözlemi/kendisine söyleneni vb.vb. mevcut bilgileriyle karşılaştırma ve onlarla tevil etme hattâ onlarla adlandırır.
Özellikle kadîm zamanların bireyleri tarafından bu mekanizma yaygın olarak sergilenmiştir. Kadîm kabileler, klanlar, aşiretler vb. kendileri için yeni bir olgu olan; örneğin şimdiki konumuz uçan nesneleri gözlemlediklerinde, yukarıda verdiğimiz zorunlu mekanizmaya yönelerek, karşılaştıkları yeni durumu(nesneyi, olguyu) mevcut bilgileriyle karşılaştırarak adlandırmışlar ve yorumlamışlardır.
Bilindiği kadarıyla , dış uzay kaynaklı zeki varlıkların dünyamızı ziyaretlerinin belgelere dayalı geçmişi 45.000 yıl öncelere gider(*). Dış uzaydan gelen ziyaretçilerimiz; gerek görünüş, gerek sergiledikleri hareketler/etkinlikler ve gerekse içinden çıktıkları uzay araçları(UFOlar) ile bu araçların havadaki hareketleri olarak; dünya yerlisi “zeki” varlıkları hayrete düşürmenin de ötesinde korkutacak niteliklere sâhip oldukları için, onlara; tanrı, rabb, melek, ruh vb. gibi adlar vermişlerdir. UFOlar için de; “uçan kalkan”, “alev”, “kasırga”, “bulut”, “bulut direği”, “ışıltılı bulut”, “kerûbi”(Davud Peygamber’in gözlemi – TEVRAT, Mezmurlar, 18/10) gibi adlr vermişlerdir. Modern zamanlarda bile ünlü iş adamı Amerikali Arnold, kendi kullandığı uçakla Washington semâlarından geçerken gördüğü uçan nesnelere “uçan çay tabakları”(flying saucers) adını yeğlemişti gözlemini rapor ederken. Biz Türkler de bu nesnelere “uçan daireler” demişiz o yıllarda.
Şimdi biz bu yazımızda, kadîm zamanlardaki UFO gözlemlerinde “bulut” sözcüğü ve bununla yapılan tamlamalarla adlandırılmış ve literatüre geçmiş olanları ele alacağız. Bu arada, elbette değişik atmosfer koşullarında UFOları çağrıştıracak bulut formasyonları çok nâdir de olsa oluşmaktadır ama bunları hepsini atmosferik koşullarla açıklayıvermek gerçekçi olmaz; başını, kuma gömmüş deve kuşundan farkımız kalmaz…
Orta Doğu’dan Orta Asya’ya, Yunanistan’dan Çin ve Hindistan’a kadar çeşitli zamanlarda yaşamış çeşitli toplumlar UFOları bulutlar ile ilişkilendirmeye, anlamaya ve anlatmaya yönelmişlerdir. Şimdi değişik kültürlerde ve kütürden kültüre değişen, farklı ifadelerle olsa da bulutlarla ilişkilendirilen kadîm zamanların UFO gözlemlerine örnekler verelim:
RABB’in BULUTU: “Ve Rabb’in dağından üç günlük yol öteye göç ettiler. Göç ettikleri zaman Rabb’in BULUTU, gündüzün onların üzerindeydi.”(Tavrat, Sayılar 10/33-4)
BULUT DİREĞİ: Gündüz BULUT DİREĞİNDE ve geceleyin ateş direğinde önlerinden yürüyorsun ve senin BULUTUN onların üzerinde duruyor.”(Tevrat, Sayılar, 14/14)
BULUTTAN SESLENEN TANRI(Kızılderili şiiri): “Başımın üzerinde duran BULUT, söylediğim sözleri ne güzel yineliyor. Dedim ki, bu kadarını bilirim bana söyleneni. Konuşan sensin; sensin yöneten ve yön
veren. Hükmetmek yetkisi sende ve kudret de sendedir(ESKİ UYGARLIKLARIN ŞİİRLERİ, Talat S.Halman, Türkiye İş Bankası Yayınları)
BULUT-KUL DİYALOĞU: Tevrat’ta yer alan bir “BULUT – kul diyaloğu”, bu kızılderiliye ne yöylenmiş olabileceğini aydınlatıcı niteliktedir: “Ve işe Rabb BULUTTA göründü ve Rabb Musa’ya söyleyip dedi: ALLAH’ınız Rabb, benim. (Tevrat, Çıkış, 16/10-2)
“Tanrılar”ın yolculuk hizmetlerinde kullandıkları bu kutsal nitelikli BULUTLARIN ilginç bir yaklaşımla nitelendirildiği birkaç Tevrat âyeti daha görelim: “Ve, gündüzün yürüsünler diye Rabb onlara yol göstermek için BULUT direğinde, önlerinde gidiyordu…” “Ve, önlerinde giden ALLAH’ın meleği yerini değştirdi. BULUT direği önlerinden yerini değiştirip, arkalarında durdu.”(Tevrat, Çıkış 13/21+14/19) Burada özellikle ikinci âyete dikkat edilirse, yer değiştirme olayı iki ayrı cümlede farklı deyimlerle anlatılmış olup, böylelikle bu “taşıyıcı BULUT”un ALLAH’ın bir meleği konumunda olduğu vurgulamaktadır. Nasıl ki, şu âyette de aynı vurgulamayı görüyoruz: ”Ve, Rabb Musa’ya dedi: İşte meleğim senin önünde yürüyecek.”(Tevrat, Çıkış 32/33-4)
Görüldüğü gibi, kutsal bir bulut türü sanılmakta olan bu “küt uçlu silindirik taşıyıcı” tanrıya taşıma hizmeti gördüğü için, bir “melek” olarak da betimlenebilmiştir. Tanrı ise kullarına doğruyu açıklamak yerine, onların anladığı sözcüklerle hitap etmeyi daha doğru bulmuştur. Şimdi de çöl ortamında ve bir “tanrı BULUT”un önünde bir tapınma ritüelini görelim: “Ve, vâki oldu ki, Musa çadıra çıktığı zaman, tüm kavim kalkar ve herkes kendi çadırının kapısında dururdu. Ve, Musa çadıra girdiği zaman, BULUT direği iner be çadırın kapsında dururdu ve Rabb Musa ile söyleşirdi. Ve, çadırın kapsında duran BULUT direğini tüm kavm görürdü ve tüm kavm kalkar ve herkes kendi çadırının kapısında secde kılırdı.”(Tevrat, Çıkış 33/8-10)
Şimdi de bir UFO’nun renkli bir BULUT ve BULUTUN ise “melek gövdesi” sanıldığı şamanik bir inancı görelim: “Yayık kızıl BULUT sırmalıdır.” (Prof.Dr. Abdülkadir İnan, TARİHTE ve BUGÜN ŞAMANİZM, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları) Tanrı ile insanlar arasında aracılık yapan bi başka “yayık” ya da kızıl şekilli UFO da Hindistan’da gözlemlenmiş ve çok daha gerçekçi olarak şu şekilde yorumlanmıştır: “Gökyüzünden bize doğru gelmekte olan ve ışıklar saçan bir ateşin alevlerini andıran kırmızı bir BULUT kütlesi gibi bir şey gördük.”(Bilim Arş. Merkezi, VİMAMAN, Tarih Öncesi Uzay Araçları, B.M.A. Yayınevi) Bu “ışıklar saçan BULUTLAR”dan biri antik Yunan’da çok daha yakından izlenerek, açılıp kapanmaları bile fark edilebilmiş: “…Tam bu sırada, yıldırımlar ve şimşekler arasında, altın gibi parlak bir BULUTUN yere indiğini gördük. Bu bulutun içinden bir araba çıktı. Herakles, bu arabaya bindikten sonra, bu aydınlık bulutun içinde Olympe Dağı’na doğru havalandı.”(Cemal Tolluk, MİTOLOJİ, Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları)
Şimdi de, beyaz BULUTA benzetilen UFOların onuruna kurulan bir din, bir tapınak ile, tanrıların bu din mensuplarını ziyaret edişlerini görelim: “Maniheizm’in bir başka adı ‘Beyaz BULUT Dini’dir. Bu dine göre beyaz renk kutsal olup, rahiplerin giysilerinin ve kukuletalarının rengi hep beyazdır.”(Porf.Dr.Bahaeddin Öğel, TÜRK MİTOLOJİSİ, Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü Yayınları) “Ölümsüz varlıklar”ın Tibet’in kuzeyindeki Kun-Lun Dağı’nda bulundukları zamanlarda, onlar ara sıra kendilerine bağlı olanlarla konuşmak için, Pekin’in güneybatısında bulunan Beyaz BULUT Tapınağı’na gelirlerdi.” (Dr.Muhaddere Nabi Özerdim, ÇİN’in MENŞEİ MESELESİ ve DİNÎ İNANÇLAR, Bellten, c.26,syf.101, Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara 1962)
Söz konusu kutsal BULUTLARDAN bazılarının, şekli elips görünümündeydi; bunların anılarının festivallerde de yinelendiğinin yazılı kayıtlarına bir örnek görelim şimdi de: “Beyaz madenlerden yapılan VİMANALAR havadayken, yumurta biçimli bulutlara benzemekteydiler.” (Scognamillo Giovanni, DÜNYAMIZIN GİZLİ SAHİPLERİ, Koza Yayınları) Vimanaların ne olduğuyla ilgili, antik Hint toplumlarının şu tanımı yeterli bilgiyi içeriyor: “Gökteki parlak BULUTU andıran vimana, her yere gidebilen kusursuz bir hava aracıdır.” (Bilim Arş. Merkezi – VİMANA, Tarih Öncesi Uzay Araçları –B.A.M. Yayınevi)
Tevrat’ta geçen Kızıl Deniz’in yarılması olayının “BULUT UFO’lar”la olan olası bağlantısını da gözden geçirerek bu yazımızı sonlandıralım: “And olsun ki, Musa’ya kullarımı geceleyin yürüt; denizde onlara kuru bir yol aç, batmaktan korkma ve endişe etme diye vahyettik. Firavun ordusuyla onları izledi, deniz de onları içine alıverdi.” (Tâha 77, Diyanet İşl.Bşk. KUR’AN’I KERİM ANLAM) Görüldüğü gibi, Musa Peygamber’e batmaktan korkmaması söylenmektedir ki, böyle bir endişenin oluşabilmesi için; hem deniz üzerinden, hem de su görünümü veren bir yoldan geçilecek olunmalıdır. Deniz dibindeki bir yoldan geçişin olanaksızlığını gördük, geceleyin yürünecek olması böyle bir geçişi daha da olanaksızlaştırmaktadır. Bu nedenle, batma olasılığının olmadığından söz edilen yol, tabanda bir kum yol değil, yüzeyde bir yol olmalıdır. Nasıl ki, Tevrat’ta yer alan şu âyetlerle, bu durum tamâmen netleşmektedir: “Firavunun ordusu Kızıl Deniz’de battı. Taşlar gibi derinliklere indiler.”(Tevrat, 2:15/4-5)
İşte Tevrat’ın bazı âyetlerinden, deniz suyunun geri çevrilerek, denizin kara hâline getirilmesi anlaşılıyorsa da, bu âyet ile kastedilenin başka bir şey olduğu açıklık kazanmaktadır. Şimdi bir Kur’an âyetiyle; üzerinden hem geçilen, hem de geçilemeyen bu yolun nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışalım: “ALLAH da şöyle buyurdu: Kullarımı geceleyin yola çıkar; kuşkusuz, izleniyor olacaksınız. Deniz sâkinken geride bırak. Doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur.”(Duhan 23) Belki, olası endişelerin en aza indirilmesi için, üzerinden gece geçilecek bu yol, denizden bir parça ama sâkin bir parçadır. Daha açık bir söylemle, denizin sâkinleşmiş, yâni donmuş yüzeyi üzerinden, buzdan bir yoldan geçiş yapılmıştır.
Şimdi de Tevrat’ın M.Ö.270 yılında yapılan Yunanca çevirisinde bulunan çok ilginç bir bilgiyi izleyerek, bu mucizevî yolun oluşumunda ne tür bir “tanrısallığın” söz konusu olabileceğini görelim: “Bilgelik, Kızıl Deniz’den geçmelerini sağladı.”(Kitabı Mukaddes Şti., Kitabı Mukaddesin Deuterokanonik Kitapları, 3:10/18 – İst. 1987) İşte burada sözü edilen bilgelik, tanrı ve meleklerinin ya da daha büyük bir olasılıkla dünya dışı zekî varlkların teknolojilerinden başka bir şey olmayıp, yine bir başka bilgeliğin ürünü içerisinde ise bu bilge varlıklar yer almaktadır: “Ve Rabb ateş ve BULUT direğinden Mısırlılar’ın ordusuna baktı.”(Tevrat, 2:14/24)
İşte mucizevî yol, tanrının içerisinde yer aldığı bu BULUTTAN uzanmış bir el ya da daha gerçekçi düşünülecek olursa, soğuk hava püskürten bir cihaz ile oluşturulebilmiştir: “Ve Rabb Mısır’daki deniz dibini büsbütün yok edecek; ırmağın üzerinde, elini kavuran yeli ile sallayacak ve onu vurup yedi yol
açacak ve insanları çarıklarla geçirecek”(Tevrat, 17:11/15) Bu sözler Musa Peygamber’in değil, İşaya Peygamber’in olup, aynı mucizenin gelecekte yeniden gerçekleşme olasılığından söz etmektedir. Fakat anlatım tamâmen Musa Peyg. döneminde gözlemleneni değil, biraz daha aşırılaştırılmış bir hâli anlatsa da; temelde, aynı olay vurgulanmaktadır. Dahası, denilebilir ki; tamâmen değil de, belli bir bölgenin dondurulduğu, mucize sırasında da çok soğuk bir hava söz konusudur. Öyle ki, bu yel
“kavurucu” olarak tanımlanabilmiştir. Bilindiği gibi, çok düşük derecelerdeki ısıların insan tenine bir anlık temâsı bile tıpkı aşırı sıcak gibi haşlayıcı bir etki yapar.
İşte bu tanımlandığı söylemle, bu “kavurucu” soğuktaki yel deniz yüzeyi üzerinde sallanmış ve tüm gece diye nitelenen uzun bir süreç sonunda ise buzdan bir yol oluşturulmuştur ve o teknolojiyle bu oluşum hiç de zor olmamıştır. Tanrının mucize için seçtiği yer, Kızıl Deniz’in “dil” ya da “ırmak” olarak adlandırılan dar uzantısıdır. Evet dondurulan mesafe işte bu denli kısa, sanki uzunca bir köprü niteliğindedir. Ancak bu buzdan köprü deniz düzeyinde olmayıp, biraz daha aşağılarda oluşmuştur: “Burun (uzanrısındaki) deliklerden çıkan rüzgâr, suları üst üste yığıyordu. Ve öfkenin soluğu ile sular yayıldılar. Akıntılar yığın gibi durdular. Derinlikler denizin ortasında dondular”(Tevrat, 2:15/9) (**)
……………………………………………….
(*) Bkz. ÇAĞLAR BOYU UÇANDAİRELER, Ruh ve Madde Yayınları – YILDIZLARDAN GELEN TANRILAR, Sınır Ötesi Yayınları
(**) Yararlanılan Eserler: BULUTTAKİ TANRI, Çağın Okurlar, Ozan Yayıncılık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder