“İlâhi Nizam ve Kâinat”
kitabından
DENEYİM ve DEĞİŞİM
(Derleyen:
Selman GERÇEKSEVER)
Giriş
Yaratılmış olup da değişmemek diye bir şey yok elbette.
Tek değişmeyen
Yaradan’ın kendisi. Evrenler boyu değişim sürüp giderken, evrenlere yayılmış
olan değişik şuur düzeylerindeki varlıklar da bu evrensel değişime uymak
zorunda. Gelişmemek
ve tekâmül
etmemek söz konusu değil. Tüm tezahürat ortamı içinde ruh, tekâmül ediyor; varlık ise gelişiyor. Varlığın kendisi ve gelişimi ruhun tekâmülüne hizmet
için. Asli İlke’nin
evrenleri
aydınlatan ışığı içinde varlık; değişip gelişip değer kazandığı oranda ruha hizmet
kapsamındaki vazifesini
daha etkin bir şekilde yerine getiriyor. Değişip gelişip değer kazanmanın, yani;
evrensel değişime
ayak uydurmanın, bu gidişe uyumsuz kalmamanın yolu da maddesel ortamlarda görgü ve deneyimi
arttırmak. Görülüyor ki, varlık;
evrensel değişime
uyum
sağlaması ve asli görevi olan ruha hizmetini daha iyi yerine getirebilmesi için, evrenler boyu sürüp
giden bir etkinlik içinde görgü
ve deneyimini arttırmak durumunda. Kısaca, değişip, gelişip değer kazanmak için, görgü ve
deneyim birikimimizi sürekli arttırmak durumundayız. Bu nedenle, temel kaynak
eserdeki (1) “değişim” ve “deneyim”
kavramlarını birlikte ele aldık. Önce değişimin evrensel
boyutuna bakalım; sonra da, varlığın bu evrensel değişim içinde ne yaptığına:
Değişimin Evrensel Boyutu
Tüm varlıklarıyla birlikte evrenin her zerresine değişik
titreşim düzeylerinde tesirler
gelir. Tesirlerin
kaynağı Asli İlke’nin
kudretidir. Asli
İlke’nin kudreti evrenlerde
tesirler
olarak tezahür eder. Asli
İlke’nin kudreti Yüksek İlkeler ve Asli Tesirler olarak evrenleri ve ruhları etkisi ve rahmeti altında
bulundurur. Bu etki altında ruhlar tekâmül
eder, evrenler
gelişir.
ŞEKİL-1
|
Evrende
milyarlarca zerrenin oluşturduğu bir cisme, milyarlarca cismin oluşturduğu bir güneş sistemine,
milyarlarca güneş
sisteminin oluşturduğu bir nebülöze ve sayısız nebülözlerden oluşan bir âleme ve nihâyet
hidrojen realitesi dışında gene sayısız âlemlerden oluşan evrenin bütününe
gelen tesirler bileşiminin bir zerresini bile beşer idraki gereği gibi kavramaktan acizdir.
İşte İlâhi Nizam’ın
evrendeki
gereklerini yerine getiren ve değişimler silsilesi içinde evrenin uyumunu kuran ve onu kucaklayan tesirler vahdetidir
ki, tüm hareketleri
ve değişimleri
oluşturur. Bu durum, ruhların
evrenle
ilişkilerini ve onların tekâmüllerinin
zorunluluğunu açıklar (91+92)
Değişime Uyum Zorunluluğu
Bireysel, toplumsal, ekolojik ve evrensel
kapsamdaki değişimler,
yüzeysel zaman
idraki karşısında ne kadar büyük birer katastrof şeklinde görünürse
görünsün, beşeri
varlıkların gelişim ihtiyaçlarına en uygun ve kusursuz karşılıklar verici
düzenlemeler altında ortaya çıkmakta ve çıkacaktır. İlâhi Düzen içinde hiçbir varlığın
hiçbir gelişim
ihtiyacı ihmale uğramaz; tüm gelişim ve ihtiyaç isteklerine uygun düzenlemeler derhal
kurulur. Çünkü evren;
ruhların tekâmülü, varlıkların gelişimi içindir.
Ayrıca, tekâmül
ve gelişim
için tüm ihtiyaçların sağlanması bir zorunluluktur. Bu ihtiyaçlar, vazifeli varlık grupları
tarafından değişim
ve dönüşüm silsilesi içinde karşılanır (277).
Zaman ve mekân koşullarının değişmesiyle ortaya
çıkan uyum
zorluğu, varlıklar için yeni uygulama alanı demektir. Bu yeni uyum zorunlu
varlıklara gelişim olanakları / fırsatları sunması bakımından çok değerli ve
önemlidir (278). Bu cümleden olmak üzere, gelecekte dünya beşeriyetinin
değişecek olan çehresi ve yeni düzenlemelerle kurulacak uyum; ancak, tamamlanmış olan bir
dünya devresinin
kapanışından sonra olacaktır. Bunun için de dünyanın geçireceği (esâsen de
geçirmekte olduğu) son hazırlıklar kapsamında değişimler olup durmaktadır (278)
(2).
Evren Varlıkları ve Değişim
Ruhun
tekâmülü, varlığın gelişim ihtiyaçları için;
en “ağır / kaba” madde durumundan, en “hafif” (titreşimi
yüksek) madde durumuna kara, sayısız değişim ve dönüşüm söz konusudur. Bu maddesel değişimler, evrenin
genel yönetimi ile ilgili / vazifeli varlıkların kudretleri ve yönlendirilmeleriyle
belirli alanlardaki değişik gelişim düzeylerindeki varlıkların etkinliği ve
işçiliğiyle sürüp gider. Evrenin
teknik içeriğinin elemanları olan sürekli değişim vazifeli birçok varlığın eseridir. Fakat bu vazifeleri
yönlendiren daha gelişmiş varlıklar gitgide yükselerek Ünite’deki (3) genel sorumluluk ve kudretlere katılırlar. Bu
değişimleri hazırlayan varlıkların çalışma şekilleri şöyledir (74):
ŞEKİL-2
|
Örneğin, bir kimse (belli bir deneyim ve
gelişim ihtiyacını karşılamak için) hasta olması gerekiyorsa; hastalığın türü,
ağırlık / hafiflik derecesi, süresi ve tedavi olanakları belirlenir. Hattâ bu
rahatsızlıkta ağırlaştırıcı nedenler de olması gerekiyorsa; o kimsenin
donanımı/ malzemesi az bir yere gönderilmesi , tedavi edecek doktorun tanıda
yanılması vb. durumlar da eksiksiz olarak verilir. Artık o bir tek kişinin bu
durumdaki gelişim malzemesi
içi gerekirse; birkaç varlık çalışacak, bünyedeki mikropların etkinliğini
sağlayacak bir başka doktorun fiziksel durumunu o belirli anda gerektiği gibi
tesir altında bulunduracaktır. Bu teknik etkinliklerin alanları da pek çok
dallara ayrılır: Bireyin psikolojik durumlarını belirli form kalıplarına bağlamak,
yöresel / toplumsal formlar kurmak ve hatta medyomları yönetmek vb. vb. (75).
Bunlar gibi, çoğaltılabilecek, içerik ve
önlemleri birbirinden farklı pek çok etkinlik alanları vardır. Bu etkinlik
dallarında / alanlarında çalışan
kadroların her birinin tekniği ötekinden farklıdır. Örneğin, doğada
oluşması gerekli fizik değişimleri (ekolojik, tektonolojik, katostrofik vb.)
oluşturmakla yükümlü olan grup, medyomları yönetemeyeceği gibi, medyomları
yöneten bir grup da toplumsal olayları kuran grubun vazifelerini yerine
getiremez. Görüldüğü gibi, belli bir zaman ve mekân kesitinde, bireysel /
toplumsal) düzeyde ya da doğa kapsamında Yüksek İlkeler doğrultusunda bir değişim ortaya
çıkacaksa, bu değişim;
birçok etkinlik dalında çalışan vazifeli grupların eşgüdümlü ve eşzamanlı işbirliğiyle olur
(76).
Yüzeysel Zaman İdraki ve Deneyim
Yüzeysel
zaman idraki içindeki beşeri gelişimde görgü ve deneyimin
artması, özvarlıktaki
bilgi birikiminin gerektirdiği değişim olgusu içinde, enkarne varlık realiteden
realiteye geçerken; gelecek realiteler, geçmiş realitelerin sonuçlarını kapsaya
kapsaya genişler, giderek büyür ve görgüsünün / deneyiminin artmasına neden olur.
Örneğin, yüzeysel
zaman idraki içinde beşeri yaşamın gereği olarak, kaba hodkâmlık
realitesinin bulunduğu kademeyi dolduran bireysel hodkâmlık nefsaniyeti, bir üst “toplumsal plan
nefsâniyeti”nde daha kapsamlı bir karakterde “toplumsal hodkâmlık”
niteliği / görünümü kazanır
(109) (4).
Dünya gelişim ortamındaki “yarı idrakli”(
3+50+58+60+77+101+135+197)) durumun “değer kazanması” nda (210)
kullanılan elemanların başında beşeri deneyim ve görgü birikimi gelir. Beşeri görgü
ve deneyim birikimi de, beşeri
varlıkların doğrudan doğruya kendilerinin neden oldukları olaylar, işler
ve eserler ile oluşur ki, bunların çoğı dış tesirlerin yardımıyla ortaya
çıkarılır. Olaylar
içinde bireyin sergilediği samimi idraklenme cehti oranında görgü ve deneyim birikimi artar ki, bu da
bireysel değişim ve dönüşümü beraberinde getirir. Bu olumlu sonuç yeni uyum
alanlarının oluşum nedenini oluşturur. Yaşam sınavlarımızın (eprövlerin) ıstıraplı /
ıstırapsız ya da ıstırabın
şiddetinin az / çok oluşu bizlerin değişip gelişip değer kazanmaya yönelik deneyim ve görgü birikimimize
bağlıdır (127).
Sevgi İçerikli Deneyimlerimiz
Deneyim
ve görgü fırsatlarının doğmasına vesile olan
etmenlerden biri sevgidir. Sevgi olmasaydı, özbilgi kazanma yolları ve vicdan mekanizmasının
olumlu / olumsuz zıtlarda sonuçlar oluşturması fırsatları bir hayli azalmış ve
sonuç olarak, sâdece deneyim
ve görgü değil; epröv, gözlemler ve kıyas bilgileri olanakları iyice sınırlanmış olurdu. Çünkü sevgi, vicdanın üst
elemanlarını destekleyerek, olumlu yollarda oluşturduğu olaylarla doğrudan
doğruya özbilgilerin
(4) çoğalmasına
katkı sağlar. Elbette gereğinde, vicdan mekanizmasının alt elemanlarını uyarıp, ortaya
çıkmasına neden olduğu ıstıraplı
sonuçlardan doğan kıyas
bilgisi
yoluyla dolaylı ve otomatik olarak bu yoldan da özbilgi artışına katkı sağlar
(129).
Gelişim
süreci içinde beyin organımızın belirli kısımlarında “yüksek ve ince” tertiplerde bir takım madde bileşimleri ve
sistemleri oluşur. Bu “ince” bileşimlerin yaydığı titreşimler ve enerjiler
bireyin çevresinde güçlü ve çekici bir alan (“manyetik merkez”)
oluştururlar. İşte beyindeki bu oluşumun etkenlerinden biri de bireyin görgü ve
deneyim birikimidir (132). Bir enkarne varlığın görgü ve deneyim birikiminin
artmasında göz ardı edilemeyecek etkenlerden biri de obsesyon vak’alarıdır. Deneyim ve
değişim bağlamında biraz da obsesyona bakalım:
Eğer bireyin bu kanaldan gelecek görgü ve deneyim
birikimine (yaşam planı gereğince) gerek varsa; Yüksek Gerekler’in oluru ve
rızasıyla; idraki
çok dar, aşırı ihtiraslı,
tepeden tırnağa hodkâm,
gelişmemiş (“bedensiz”) bir varlık, enkarne varlığı şuur üstüne kaba
tesirlerini (titreşimi düşük tesirlerini) göndermeye başlar. Bu kaba tesir şuur
üstünden şuur
alanına (beyin organına) inince, obsedan (obsedör) varlık artık bireyi ele geçirmiş sayılır. Obsedan varlık,
enkarne varlığın şuur
üstü ve şuuruna egemen olunca, enkarne varlığın, kendi özvarlığı ile de
bağlantısı hemen hemen tamamen kesilmiş olur. Obsedör “bedensiz” ile enkarne
varlık arasında başlayan ve her iki tarafında gelişim ihtiyaçları bağlamında
süren etkileşim her iki taraf ve bu birlikteliği gözleyenler için bir görgü ve deneyim
birikimi fırsatıdır (157).
ŞEKİL-3
|
Yatay Tesirler ve Değişim
Enkarne
varlığın sâdece yaşam sınavları, gözlemleri ve yaşam planının öteki gerekleriyle
ilgili etkinlik ve uygulamaları değil; görgü ve deneyimleriyle ilgili yapıp ettikleri
için de “dışarıdan” (vazifeli rehberlerden) ve elbette ki
kendi özvarlığından geçerek (o kanal
ile) pek çok “yatay” tesir gelir. Bu tesir akışını, enkarne
varlığın liyakati
belirler. Enkarne varlığın deneyim ve görgü birikimi kapsamında yaptıkları / yapacakları
ile, tüm epröv ve gözlemleri söz konusu tesir akışı ve örüntüsü içinde sürüp
gider (186).
----------------------------------------------
(1)
İLÂHİ
NİZAM ve KÂİNAT, Bedri Ruhselman
(2)
Söz
konusu değişimlerin ayrıntıları için bkz. İLAHİ NİZAM ve KAİNAT, sayfalar
279+281
(3)
Ünite,
evrende bir idrak vahdetidir(195). Ünite aynı zamanda evrende varlıklar ve
gereklilikler vahdetidir(64).
(4)
Varlıkta
“ özbilgi
” birikimi: varlıkta şuuraltında depolanır ve özidrak kanalıyla ruha
yansır(144).Özidrak (“gerçek idrak” varlığa âit idraktir(112+116).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder