ERDEMLİ BİLGE İNSAN
HAZIRLAYAN:
Selman Gerçeksever
“Her
insanın içinde iyilik de vardır kötülük de..” diye toplumda herkesin
bildiği bir söylem var. Bu genel anlamda doğrudur. Çünkü enkarnasyon
durumumuzdan dolayı nefs oluşumu var ve gerçek doğamız bakımından göksel bir
varlık olduğumuz için, vicdanımız(biz enkarneleri öz benliklerimize, oradan da
sonsuz yüceliklere bağlayan vicdan kanalımız) zâten var. İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT
penceresinden baktığımızda; aslında nefs ve vicdan, aynı şeyin iki ucu: VİCDAN MEKANİZMASI(*).
Vicdan mekanizmasının “yukarı” tarafı öz benliğimize, “alt”
tarafı da maddeye(bedene) ve madde gibi olan şeylere(kabalıklar, kötülükler,
olumsuz duygular vb.) bakan yanımız.
Eğer, beşerî
zaaflardan ve kusurlardan kurtulup, “insanlaşmak” önemli ise(ki tüm devre
boyunca seçkin inisiyatik öğretilerle, kutsal kelâmın ana teması bu
olagelmiştir) yapılacak şey; “vicdanlı hareket”, yâni vicdan
mekanizmasının olumlu(isterseniz, “pozitif”) tarafında değerler
biriktirmektir. Bunun da yolu, yukarıda belirttiğimiz öğretilerin de ana
uygulaması olan; kendini tanıma ve bilme duyarlılığı içinde idraklenmek ve
şuurlanmaktır. Dinsel öğretilerde geçen “dosdoğru yol üzre olmak” da budur, “ALLAH’ın
ipine sımsıkı sarılmak” da… “Dosdoğru yol”(yâni öz benliğimize ve
onun aracılığıyla sonsuz yüceliklere en kestirme yol) vicdan mekanizmasının üst
değerlerinin beslenmesi yönünde yaşamaktır. Kur’an bu değerlerde birleşilmesini
öneriyor(En’am 153). Genel anlamda ve kabaca, “ALLAH’a giden bu enkestirme
yoldan sapmak ” da, “vicdan mekanizmasının alt unsurlarına
yönelik ağırlıklı yaşamak”(yâni kısaca “nefsâniyet ağırlıklı”
yaşamak) olmaktadır. Eremli bilge insanın tavrı olan bu kestirme yoldan
sapıldığında, (Kur’an’a göre) “teferruk”(parçalanma) ortaya
çıkmaktadır(En’am 153).
Durum böyle olunca,
akıllı olmanın neyi gerektirdiği de ortadadır: “Doğru yol üzre olmak”
için vicdan mekanizmasının üst unsurlarına yönelik görgü ve deneyim birikimi
yapmak, yâni hayra ve barışa yönelik hizmet ve değerler üretmek… Başka deyişle,
hayra ve barışa yönelik hizmet ve
değerler üretme duyarlılığı içinde, yaşam boyu görgü ve deneyim birikimi
oluşturmaya çalışmak. Dünya gelişim ortamından elde edilebilecek en büyük,
geçek, kalıcı ve varlıksal kazanç budur. Çünkü dünyasal olan her şey bu
varlıksal kazanca araçtır/malzemedir. Ölüm dediğimiz geçiş ile (bedenimiz de
dâhil) tüm araç gereç dünyada kalır. Bu nedenle, “geçici, aldatıcı değerlerlere
bağlanılmaması, onlarla özdeşleşilmemesi gerektiği” önerilmiştir.
İnsanın gerçek doğasına ve onun evrensel gelişimine yönelik bu uyarıya aldırış
edilmediği taktirde, yukarıdan beri
anlatmaya çalıştığımız “dosdoğru yol üzre olmak”, “vicdan
mekanizmasının üst değerlerini beslemek” zorlaşır. Hizmete ve barışa
yönelik işleri sergilemek(ki bunun Kur’an’daki karşılığı “salih amel”dir)(**)zorlaşır
ve beşerî zaaflar ve aldanışlar içinde yaşamak ve hatta bir ömrü hebâ etmek kaçınılmaz
olur…
Bu cümleden olmak
üzere, gelişim açısında önerilmeyen atâlet / duraganlık insanlaşma yolunda
engellerden biridir, enkarne varlık etkin olmalıdır ama bu etkinliğin “pozitif”
nitelikli olanı önemlidir ve gelişim açısından kazançlıdır. Yâni vicdan
mekanizmasının üst değerlerini beslemeye yönelik bir yaşam şeklini yeğlemek(salih
ameller içinde olmak). Tüm seçkin inisiyatik öğretiler ve ruhçulukta önerilen
ve öğretilen bu yola, ALLAH’ın kelâmı Kur’an tarafından “kurtuluşun üç ana koşulundan biri”
olarak dikkat çekilmiş ve insanlara önerilmiştir, öteki iki koşul ise, ALLAH’ın
birliğine ve spatyoma(ahrete) îmandır(Bakara 63, Mâide 69). Yaşam planı
uygulaması içinde, yaşam planı ne içerikte olursa olsun, yaşamını(eğer
başarabilirlerse) “îman sâhibi olarak salih amelle geçirenler” spatyomda temiz ve
mutlu bir yaşamla ödüllendirilirler(Bakara 82, Nahl 97, Meryem 60, Zühruf 72).
Bu demektir ki, hayra ve barışa yönelik etkinlikler sergilemek duyarlılığı
içinde (ki bu, erdemli bilge insana özgü yaşam şeklidir) yaşamak, “yaratıcı
etkinliğe katılmanın” da başlıca yoludur. Bu yolla insan, evren ve oluş
bünyesinde sürekli “yapıp edici şuur hâli”ne ulaşır. Kur’an bu geçeğe işaret
ederken, “Rabbine kavuşmak isteyen sâlih amel sergilesin.”(Kehf 110)
diyor.
Görüldüğü gibi,
vicdan mekanizmasının olumlu (pozitif) tarafında değerler biriktirmek duyarlılığı
içinde ve hayra ve barışa yönelik etkinlikler ağırlıklı görgü ve deneyim
birikimi oluşturmaya çalışmak, “oluş”a doğrudan doğruya yaratıcı
kudret yanında bir katılım, kaderin yaşanması ve yazılmasında (Kur’an
ifadesiyle) “ALLAH ile birlikte yol almak” olmaktadır. Bazılarına bu söylem abartılı gelebilir ama
(yine Kur’an söylemi ile) “ALLAH bizlerin gelişmemizi ve kendisine
yardımcı olmamızı, kendisiyle birlikte yaratılışa katılmamızı”
istemektedir(***). Bu ilâhi uyarıya uyup uymama özgürlüğümüz de var. Karar ve
seçim bizim…
……………………………………………………..
(*)
İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, sayfalar 61,97,98,101,102 ve devamı
(**) Yunus 81, A’raf 170, Bakara 63, Mâide 69,
Casiye 30, Nahl 97, Meryem 60, Zühruf 72, Kehf 110.
(***)
Bakara 221, Fecr Sûresi, Muhammed 7, Hacc 40.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder