Sunuş

S U N U Ş

Blog sitemde yayına hazırladığım bu metinler, insanın gerçek doğasını anlamaya ve bunun gereklerini yapmaya yönelik bilgiler içeren telif / tercüme ve derleme şeklinde çalışmalardır. Bunları yayınlamaktan amacım, kendini tanıma titizliği içinde; insanın gerçek doğasının yüceliğini ve bunun önemini benimsemiş siz değerli dostlarımla bu bilgileri paylaşmaktır.

Doğru bildiğini ilgilenenlerle paylaşmak, biliyor olmanın sorumluluğunun gereğidir. Olumlu / olumsuz her türlü eleştiriye açık olan bu çalışmamı, konuyla içtenlikle ilgili olduğuna inandığınız dostlarınıza duyurabilirsiniz. İlginize teşekkür eder, bu vesileyle aramızda oluşacak sağlıklı bir iletişim ile, insanın gerçek doğasına yönelik bilginin yayılmasına hep birlikte hizmet etmeyi umarım.


SELMAN
GERÇEKSEVER

Kasım
2 0 1 0
B u r s a

9 Ocak 2017 Pazartesi

ERDEMLİ BİLGE İNSAN

ERDEMLİ BİLGE İNSAN
HAZIRLAYAN: Selman Gerçeksever
Her insanın içinde iyilik de vardır kötülük de..” diye toplumda herkesin bildiği bir söylem var. Bu genel anlamda doğrudur. Çünkü enkarnasyon durumumuzdan dolayı nefs oluşumu var ve gerçek doğamız bakımından göksel bir varlık olduğumuz için, vicdanımız(biz enkarneleri öz benliklerimize, oradan da sonsuz yüceliklere bağlayan vicdan kanalımız) zâten var. İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT penceresinden baktığımızda; aslında nefs ve vicdan, aynı şeyin iki ucu: VİCDAN MEKANİZMASI(*). Vicdan mekanizmasının “yukarı” tarafı öz benliğimize, “alt” tarafı da maddeye(bedene) ve madde gibi olan şeylere(kabalıklar, kötülükler, olumsuz duygular vb.) bakan yanımız.
Eğer, beşerî zaaflardan ve kusurlardan kurtulup, “insanlaşmak” önemli ise(ki tüm devre boyunca seçkin inisiyatik öğretilerle, kutsal kelâmın ana teması bu olagelmiştir) yapılacak şey; “vicdanlı hareket”, yâni vicdan mekanizmasının olumlu(isterseniz, “pozitif”) tarafında değerler biriktirmektir. Bunun da yolu, yukarıda belirttiğimiz öğretilerin de ana uygulaması olan; kendini tanıma ve bilme duyarlılığı içinde idraklenmek ve şuurlanmaktır. Dinsel öğretilerde geçen “dosdoğru yol üzre olmak” da budur, “ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılmak” da… “Dosdoğru yol”(yâni öz benliğimize ve onun aracılığıyla sonsuz yüceliklere en kestirme yol) vicdan mekanizmasının üst değerlerinin beslenmesi yönünde yaşamaktır. Kur’an bu değerlerde birleşilmesini öneriyor(En’am 153). Genel anlamda ve kabaca, “ALLAH’a giden bu enkestirme yoldan sapmak ” da, “vicdan mekanizmasının alt unsurlarına yönelik ağırlıklı yaşamak”(yâni kısaca “nefsâniyet ağırlıklı” yaşamak) olmaktadır. Eremli bilge insanın tavrı olan bu kestirme yoldan sapıldığında, (Kur’an’a göre) “teferruk”(parçalanma) ortaya çıkmaktadır(En’am 153).
Durum böyle olunca, akıllı olmanın neyi gerektirdiği de ortadadır: “Doğru yol üzre olmak” için vicdan mekanizmasının üst unsurlarına yönelik görgü ve deneyim birikimi yapmak, yâni hayra ve barışa yönelik hizmet ve değerler üretmek… Başka deyişle, hayra ve barışa yönelik  hizmet ve değerler üretme duyarlılığı içinde, yaşam boyu görgü ve deneyim birikimi oluşturmaya çalışmak. Dünya gelişim ortamından elde edilebilecek en büyük, geçek, kalıcı ve varlıksal kazanç budur. Çünkü dünyasal olan her şey bu varlıksal kazanca araçtır/malzemedir. Ölüm dediğimiz geçiş ile (bedenimiz de dâhil) tüm araç gereç dünyada kalır. Bu nedenle, “geçici, aldatıcı değerlerlere bağlanılmaması, onlarla özdeşleşilmemesi gerektiği” önerilmiştir. İnsanın gerçek doğasına ve onun evrensel gelişimine yönelik bu uyarıya aldırış edilmediği taktirde, yukarıdan beri  anlatmaya çalıştığımız “dosdoğru yol üzre olmak”, “vicdan mekanizmasının üst değerlerini beslemek” zorlaşır. Hizmete ve barışa yönelik işleri sergilemek(ki bunun Kur’an’daki karşılığı “salih amel”dir)(**)zorlaşır ve beşerî zaaflar ve aldanışlar içinde yaşamak ve hatta bir ömrü hebâ etmek kaçınılmaz olur…
Bu cümleden olmak üzere, gelişim açısında önerilmeyen atâlet / duraganlık insanlaşma yolunda engellerden biridir, enkarne varlık etkin olmalıdır ama bu etkinliğin “pozitif” nitelikli olanı önemlidir ve gelişim açısından kazançlıdır. Yâni vicdan mekanizmasının üst değerlerini beslemeye yönelik bir yaşam şeklini yeğlemek(salih ameller içinde olmak). Tüm seçkin inisiyatik öğretiler ve ruhçulukta önerilen ve öğretilen bu yola, ALLAH’ın kelâmı Kur’an tarafından “kurtuluşun üç ana koşulundan biri” olarak dikkat çekilmiş ve insanlara önerilmiştir, öteki iki koşul ise, ALLAH’ın birliğine ve spatyoma(ahrete) îmandır(Bakara 63, Mâide 69). Yaşam planı uygulaması içinde, yaşam planı ne içerikte olursa olsun, yaşamını(eğer başarabilirlerse) “îman sâhibi olarak salih amelle geçirenler” spatyomda temiz ve mutlu bir yaşamla ödüllendirilirler(Bakara 82, Nahl 97, Meryem 60, Zühruf 72). Bu demektir ki, hayra ve barışa yönelik etkinlikler sergilemek duyarlılığı içinde (ki bu, erdemli bilge insana özgü yaşam şeklidir) yaşamak, “yaratıcı etkinliğe katılmanın” da başlıca yoludur. Bu yolla insan, evren ve oluş bünyesinde sürekli “yapıp edici şuur hâli”ne ulaşır. Kur’an bu geçeğe işaret ederken, “Rabbine kavuşmak isteyen sâlih amel sergilesin.”(Kehf 110) diyor.
Görüldüğü gibi, vicdan mekanizmasının olumlu (pozitif) tarafında değerler biriktirmek duyarlılığı içinde ve hayra ve barışa yönelik etkinlikler ağırlıklı görgü ve deneyim birikimi oluşturmaya çalışmak, “oluş”a doğrudan doğruya yaratıcı kudret yanında bir katılım, kaderin yaşanması ve yazılmasında (Kur’an ifadesiyle) “ALLAH ile birlikte yol almak” olmaktadır.  Bazılarına bu söylem abartılı gelebilir ama (yine Kur’an söylemi ile) “ALLAH bizlerin gelişmemizi ve kendisine yardımcı olmamızı, kendisiyle birlikte yaratılışa katılmamızı” istemektedir(***). Bu ilâhi uyarıya uyup uymama özgürlüğümüz de var. Karar ve seçim bizim…

……………………………………………………..
(*) İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, sayfalar 61,97,98,101,102 ve devamı
(**)  Yunus 81, A’raf 170, Bakara 63, Mâide 69, Casiye 30, Nahl 97, Meryem 60, Zühruf 72, Kehf 110.

(***) Bakara 221, Fecr Sûresi, Muhammed 7, Hacc 40.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder