SADIKLAR PLANI TEBLİĞLERİ’nde “GÜZELLİK” KAVRAMINI DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
İyi, iyilik, güzel ve güzellik
kavramları sadece felsefede değil, ilahiyatta da(din felsefesinde) ele alınıp
irdelenmiştir. Bizim temel bilgi kaynaklarımızdan olan Sadıklar Planı
tebliğlerinde de güzellik kavramı meâlen,
“Doğruya, ilahi irade yasalarına,
evrendeki düzenin yansımasına, veriteye ve hakikate
uygun olan her varlık doğrudur ve güzeldir.”şeklinde ifadeye konmuştur.(*)
Burada “doğru”, varlığın kendi realitesinin doğrusudur ama onun bir
derece yukarısı için “doğru”, bir üst realitesinin
doğrusudur. Varlık kendi realitesinin doğrularını savunup uygularken (bilmeyerek
de olsa) varlıksal hedefi, bir üst realitenin doğrusudur. Dolaysıyla ruh
varlığı(öz benlik) bir üst realitenin doğruları yönünde yasalara uyumlu ne kadar
çok uygulamalar içinde bulunabiliyorsa, o kadar doğrudur güzeldir.
İlâhî İrade Yasaları’ na uymamak söz
konusu değildir ama varlık gelişim(idraklenme & şuurlanma) yolunda
ilerledikçe, yasalara uyum konusunda da (önceleri bilinçsizce, sonraları daha
farkında olarak) şuurlanır. Bu süreçte evrenin, yasalar ile İlâhî İrade’ye
uygun bir işleyiş içinde olduğunun, evrende rastgelelik ve yersizlik
olmadığının önce farkına varır, sonra yasaların işleyişini öğrenir ve çok ileri
aşamalarda bu yasaları kullanarak, sürüp giden yaratılışa(ALLAH’ın
sünnetine/tavrına, yani Sünnetullah’a) etkin olarak katkı ve hizmet sağlar.
Varlığın bu yönde ilerlemesi ve bu duruma gelmesi de varlıksal bir güzelliktir.
Bu duruma gelmiş olan varlıkta;
evrendeki ilâhî düzen, varlığa yansımış ve onda tecelli etmiştir ki, bu da
varlık için ideal ve hedef olan bir güzelliktir. Yani evrendeki ilâhî düzenin
varlıkta tecellisi de bir güzelliktir. Vazife planındaki organizasyon
sistemlerinde(**) vazife yapan varlıklar bu durumda olsa gerek. Bu arada,
şimdiki bizler için de varlıksal ve evrensel hedef vazife planıdır ve dünyada
sürüp giden tüm hareket vazife planına genel bir hazırlıktan başka bir şey
değildir ve oradaki güzellik içinde vazife/hizmet yapmaktır. Bu düzeyin ve
varlıksal başarının elde edilmesinin gereği, yaşamlar boyu veriteye ve hakikate
uygun olarak yaşama duyarlılığıdır. Gelişimin bize göre daha önceki aşamalarında
varlık elbette bunun farkında değildir ama yeniden yeniden doğuşlar sürecinde,
görgü ve deneyim birikimini artırarak şuurlandıkça; her realitenin ve gelişim
aşamasının bir üstü olduğunu ve varlıksal gelişimin ebedî olduğunu, her
veriteden sonra başka bir verite, her hakikatten sonra başka bir hakikat
olduğunu anlayacaktır/anlamaktadır. Esâsen idraklenmeyle gelen şuurlanma da
bundan başkası değildir ki, bu da bir varlıksal
güzelliktir.
Ebedî gelişim sürecinde kendini İlahî İrade Yasaları’na ve
veriteye uyulmamış varlık, güzel olan varlıktır. Kur’an’da yer yer yinelenen, “Bana
karşı gelmekten sakının.” uyarısından; “Yasalara karşı gelmekten sakının,
onları anlamaya çalışın ve onlara uyulmanın.” anlıyoruz. Bu uyarı biz
varlıkların güzel olması, idraklenip şuurlanmaları içindir. Sadıklar Planına
göre, verite, âlem kapsamlıdır, âlemin gerçek
maketi, âleme özgü maket... Verite,
âlemin tüm öğelerini belirleyen esastır. Bu maketin/veritenin çeşitli bölümleri
ise realitelerdir. Verite, maketin bütünü; realite ise onun bölümleridir. Her
âleme özgü bir verite söz konusudur. Her verite kendinden büyük bir veritenin
realitesidir.(SADIKLAR PLANI
Tebliğleri, Celse 44) Varlıksal
gelişimin ebedî sürecinde realiteden realiteye geçerek veritelere ulaşmak,
ulaşılan veritenin gerektirdiği durumlara uyum sağlamak söz konusudur. Bu
durumda, her realitenin özü, o realitenin veritesi/hikmeti olmaktadır. Ulaşılan yeni veritenin sağladığı hareket
özgürlüğü ile bir üst realitede yeni uygulamalarına başlanır.
Varlıksal ve evrensel güzelliğe doğru gelişim sürecinde;
veritelere ve İlâhî İrade Yasaları’na ek olarak, hakikatler de olduğunu yukarıda
belirtmiştik. “Yarı idrakli otomatik gelişim”(***) sürecinde; realite
basamaklarında ilerlerken, objelerin bazı hakikatleriyle karşılaşırız ki,
bunlar realitenin
göreceli hakikatleridir. Bunlara Sadıklar Planı “realite-hakikat kesişmeleri”diyor.(SADIKLAR PLANI Tebliğleri, Celse 54) “Hakikat-realite
kesişmesi”durumunda başvurulacak en akıllıca tavır vicdan sesine kulak
vermektir. Sadıklar Planı, “Her
yanlışın karşısına hakikati koyunuz.” diyor(SADIKLAR PLANI
Tebliğleri, celse 75). Burada “hakikat”,
akıl süzgecinden geçirerek kabul ettiğimiz bilgiler ve vicdan sesimizdir. Bu
aynı zamanda “makul vicdan uygulaması” dır. Bu duruma göre “hakikat”;
bir bakıma, içinde bulunduğumuz belli bir gelişim aşamasındaki kendi vicdan
sesimiz, dolayısıyla kendi hakikatimiz olmaktadır. “İnsanlar hakikatlerinin
%80’ini Yukarı’da görür. Ama bunu Yukarı’ya geçmeden aşağıda sezmek en
iyisidir. Bu da, üstün bir idraki gerektiren bir durumdur.”( SADIKLAR PLANI
Tebliğleri, Celse 26) Bu demektir ki, bedenli
halde(enkarne durumda) ulaştığımız bir hakikatin gerçekten ne olduğunu, yani
onun idesini dezenkarnasyondan sonra Yukarı’da fark ederiz ki, bu da son derece
doğal ve varlığın fıtratına uygun bir durumdur. Esasen, iş öz benliğin işidir,
beden, “iğreti dünya yaşamında”(****) geçici bir araçtır, onun
gerçekten ne yaptığının/ne olduğunun farkında olmasının çok önemi yoktur.
Bu ayrıntıdan sonra, yeniden, “evrensel ve varlıksal güzellik”
konumuza dönecek olursak, görünen o ki;
Bireyin kendi realitesini hakikat olarak kabul etmesi beşerî bir
yanılgıdır ve yukarıda belirttiğimiz, “yarı idrakli otomatik gelişim düzeyi” (***) için normaldir. Oysa hakikatler sonsuzdur ve gelişim süreci
hakikatten hakikate geçilerek sürüp gider. “Varlık, gelişimin ebedî
yolculuğunun belli bir zaman-mekân kesitinde, orada geçerli kozmik yasalara
tâbidir ve o yasalar arasında “gider gelir”. Bu gidiş gelişler; o varlıkta, içinde bulunmuş olduğu saf hakikatin, çeşitli açılardan
izlemesini sağlamak içindir. Varlığın içinde bulunduğu saf hakikat karşısındaki
davranışına/tepkilerine göre durum realite değişimleri olur.”(SADIKLAR PLANI Tebliğleri ,Celse 47). Bununla bağlantılı olarak, SADIKLAR PLANI Tebliğleri’
nde şu bilgiyi de görüyoruz: “Her dönemin bir hakikati ve
fakat tüm hakikatlerin bir birliği vardır.”(SADIKLAR PLANI
Tebliğleri , Celse 75) Buradan
anlıyoruz ki, beşeriyet için her devrenin de dünya için RİM tarafından uygun
görülmüş bir genel hakikat(“hakikatler birliği”) söz konusudur
ki bu da varlıksal ve evrensel bir güzelliktir.
...............................................
(*) SADIKLAR PLANI
Tebliğleri, Celse 49
(**) “Organizasyon
sistemleri” için bkz. İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf.
(***) ”yarı idrakli otomatik gelişim” için bkz. aynı eser, syf.
3,50,58,60,77,101,135,172,180,197.
(****) “iğreti dünya
yaşamı” için bkz. Kur’an, Ahkâf 20 -
Zuhruf 35 - Necm 29 - Naziat 38
- A'lâ 16.